3 Aralık 2011 Cumartesi

Özgürlüklerin olmadığı bir ortamda demokratik anayasa yapılamaz..

NASIL BİR ANAYASA-3

03/12/2011

AKP’nin yeni yasama döneminde önüne koymuş olduğu en temel hedef “yeni anayasa”dır. Kuşkusuz, Türkiye’nin darbe rejiminin ürünü olan 1982 Anayasasından kurtulması sadece AKP’nin değil tüm toplum kesimlerinin arzusudur. Yani AKP’nin “yeni bir anayasa” yapma hedefi toplumun hemen tüm kesimlerinin arzularıyla örtüşmektedir. Ancak toplum kesimleri arasında derin çıkar çatışmalarının olduğu kapitalist toplumlarda tüm toplum kesimlerinin ihtiyaçlarını, arzularını karşılayacak bir anayasa yapmak mümkün değildir.

Sermaye sınıfının egemen olduğu kapitalist düzende yapılacak bir anayasanın, sermayenin çıkarları doğrultusunda olması kaçınılmazdır.

Ancak anayasada sermaye ile diğer toplum kesimleri arasında çıkar farklıklarının hangi düzeyde olacağı toplumsal sınıflar arasındaki güç dengelerine göre belirlenmektedir. Bu durum kapitalist bir toplum düzenine sahip bulunan Türkiye için de geçerlidir. Türkiye’de, anayasalar, şimdiye kadar baskı yoluyla toplumsal güç ilişkilerini egemenlerin lehine değiştirerek egemenlerin gücünü mutlak hakim kılmayı amaçlayan askeri darbeler sonrasında yapılmıştır. Dolayısıyla sermayenin çıkarları ve egemen devlet ideolojisi bu anayasalara hakim olmuş; çıkarları sermayeyle çelişen ve egemen devlet ideolojisi içerisinde kapsanmayan kesimlerin (emekçi sınıflar, etnik kökenler, mezhepler vd.) hakları anayasalarda göz ardı edilmiştir.

AKP’nin iddiası; bugüne kadar anayasada göz ardı edilen toplum kesimlerinin haklarının kendi hazırlayacakları bu “yeni anayasada” gözetileceği yönündedir. Her ne kadar daha önceki anayasa yapım süreçlerinde olduğu gibi bugün toplum ve siyaset üzerinde askeri bir vesayet yoksa da bu anayasanın daha demokratik bir ortamda yapılacağını söyleyemeyiz. Çünkü bugün anayasa yapma niyetinde olan parlamento ve bununla beraber siyasi iktidar hiç de demokratik olmayan bir seçim sistemi (yüzde 10 barajı, eşitsiz seçim yardımları vs.) sonucunda oluşmuştur. Öte yandan anayasada hakları savunulacağı vaat edilen kesimlerin başında gelen Kürtlerin, Alevilerin, kadınların ve emekçilerin en temel demokratik talepleri 9 yıldır iktidarda bulunan AKP Hükümetleri tarafından göz ardı edilmektedir.

12 Eylül darbe rejiminin geride bıraktığı en temel belge 1982 Anayasasıdır ve başından sonuna antidemokratik bir anlayışa sahip olan bu anayasanın değiştirilmesi elzemdir. Ancak devletin temel ideolojisini yansıtan anayasanın bir yazılı belge olarak değişmesi tek başına bir anlam ifade etmez. Önemli olan o anayasadaki antidemokratik anlayışın, devleti yönetenlerin ve yeni anayasa yapma iddiasında olanların zihninde değişmesidir. Aksi halde darbe rejimi anayasasının değiştirilip onun yerine “yeni” olarak tanımlanan bir başka anayasanın yapılması göz boyamaktan öteye geçmeyecektir.

Gerçekten demokratik bir anayasa yapılabilmesi için öncelikle Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, öğrencilerin, emekçilerin ve egemen güç tarafından ezilmeye çalışılan diğer toplum kesimlerinin kendilerini özgürce ifade edebilecekleri demokratik bir ortamın sağlanması gerekir.

Bunun için de örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellemeler kalkmalı, kendilerini demokratik yollarla ifade etmeye çalışanlara yönelik gaz, tazyikli su gibi şiddet yöntemlerine ve adaletsiz yargılamalara son verilmelidir. Aksi halde bu “yeni anayasa”nın diğerlerinden hiçbir farkı olmayacaktır.

Hiç yorum yok: