27 Aralık 2013 Cuma

En büyük yolsuzluk asgari ücret

ÖZGÜRCE
27/12/2013

Türkiye’nin gündemi hiç kuşkusuz cumhuriyet tarihinin en büyüğü olduğu söylenen yolsuzluk olayıdır. İçinde hükümet üyelerinin, onların yakınlarının, belediye başkanlarının, bürokratların, müteahhitlerin, bankacıların olduğu bu yolsuzluk yumağı toplumun birçok kesimi tarafından zaten bilinmektedir. Örneğin İran’dan yüklü miktarda altınların geldiği birçok gazeteci tarafından yazılmıştır. Ayrıca ABD’de bu konudaki rahatsızlığını Türkiye’ye birçok kez iletmiş, bu da ABD’deki, İngiltere’deki gazetelere konu olmuştu. Öte yandan AKP iktidarının gerek maddi gerekse siyasal rantı topladığı yerin kentsel dönüşüm ve inşaat sektörü olduğu da bilinmektedir. TOKİ’ye tanınan sınırsız imtiyazlar sayesinde tüm rant mekanizması büyük ölçüde yasallaştırılmıştır. Bunun yanı sıra metro, marmaray, hızlı tren projeleri, tarihi eserlerin yağmalanması ve tahrip edilmesine yönelik olarak da şaibeler yine birçok kez basına yansımıştır. Toplumun önemli bir kesiminin farkında olduğu ve içine sindiremediği bu işleyiş, yasal mevzuat tarafından koruma altına alınmış; daha açık bir ifadeyle toplumun meşru görmediği işler mevzuatla kitabına uydurularak meşrulaştırılmıştır. 17 Aralık operasyonuyla ortaya çıkartılan ve siyasi depreme dönüşen yolsuzluklar tüm bu mevzuatla meşrulaştırma çabalarının da ötesine geçmiş olaylardır. 

İnsanlığın, toplumun, doğanın zararına olan bir şeyin demokrasinin var olduğu bir düzen içinde meşrulaştırılması, yolsuzluğun “yollu” hale getirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla yolsuzluklar sorgulanırken demokrasiyle bağlantısı kurulmalı ve demokrasi de sorgulanmalıdır. Demokrasinin varlığı-yokluğu veya düzeyi, toplumda çıkarları farklı olan kesimlerin arasındaki güç dengelerine bağlıdır. Bu nedenle yolsuzluk, sadece o yolsuzluğu yapan veya yolsuzluğu “yollu” hale getirenin suçlanmasıyla, cezalandırılmasıyla ortadan kaldırılamaz. Yolsuzluğun önlenmesi için demokrasinin işleyiş kanallarını tıkayan, toplum üzerinde baskı kuran sistemin de sorgulanması ve yolsuzluk üreten bu sistemin ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir mücadele gerekir.

Zira içinde bulunduğumuz sistem, yani kapitalizmin varlığı, burjuva iktidarları sayesinde “yollu” hale getirilmiş olan yolsuzluklara dayanır. Bunların başında da tarihin en büyük yolsuzluğu, haksızlığı, soygunu olan emek gücünün yarattığı değere el konulması yanında artı değer mekanizması gelir. Emeğin sömürülmesi olarak da ifade edilen bu mekanizma sermayenin egemenliğinde öylesine meşru, “yollu” hale getirilmiştir ki her gün bir parça ekmek için ölümü göze alarak çalışan emekçi ve o emekçinin hakları için mücadele etmesi gereken sınıf örgütleri bile bunu sorgulamamış, kabullenmiştir.

Bunun en açık örneği bugünlerde sona erecek olan asgari ücret görüşmeleridir. Emekçinin yarattığı değeri bir iki simitle ölçen bir anlayışla belirlenecek olan asgari ücret, insanlık tarihinin en büyük yolsuzluğunun, haksızlığının bir kez daha onaylanmasıdır. Ne yazık ki Türkiye’de en fazla üyeye sahip olma sıfatıyla Türk-İş altına imza atarak; diğer sendikalar ise gereken mücadeleyi örgütlemeyerek yollu hale getirilmiş olan bu büyük yolsuzluğu onaylamaktadır.

 Sözün özü: Yolsuzluk, egemenlerin henüz “yollu”, yani yasal hale getiremediği durumlardır. Sadece tekil yolsuzluk olaylarıyla uğraşıp, yolsuzluğu yaratan sistemi görmezden gelmek, kendi elimizle “yollu” ya da yolsuz insanlığı, toplumu, doğayı tahrip eden tehdit eden uygulamaların da önünü açmak anlamına gelecektir. Bu nedene yollu olsun yolsuz olsun tüm haksızlıkları, hırsızlıkları, emek ve doğa sömürüsünü engellemek için sınıfsal bir perspektif ile sistem sorgulanmalı ve mücadele sisteme karşı yürütülmelidir.

12 Aralık 2013 Perşembe

Bütçe, asgari ücret ve göstermelik demokrasi


ÖZGÜRCE
13/12/2013

Her yıl aralık ayı geldiğinde gündemde bütçe ve asgari ücret olur. Aslında her ikisi de ülkedeki demokrasinin düzeyi konusunda önemli göstergedir; özellikle de hazırlanış süreçleri itibariyle. Bütçe parlamentoda görüşülerek onaylanır; asgari ücret de hükümet, işveren ve işçi sendikalarından oluşan üçlü heyet tarafından görüşülerek kabul edilir.
İlk bakışta süreç gayet demokratik işlemektedir. Ülkenin bir yıllık gelir gider, borç alacak durumunu belirleyen bütçe farklı toplum kesimlerinin temsilcilerinden oluşan parlamentoda onaylanmaktadır. Çıkarları, ihtiyaçları, beklentileri farklı olan kesimlerin parlamentoda temsilcileri olduğunu düşündüğünüzde her şey en azından temsili demokrasiye uygundur.
Bir yıllık dönem içinde emekçilere verilebilecek en az ücret olan asgari ücretin belirlenmesinde de ücreti verecek olan işverenlerin ve ücreti alacak olan işçilerin temsilcileriyle hükümet yani devlet bir masa başına oturup, en az ücretin ne kadar olduğunu belirlemektedir. Bütçe gibi asgari ücretin belirlenmesi de ilk bakışta temsili demokrasiye uygundur.
Toplumun bütününün bir yıl içinde yaşamını doğrudan belirleyecek olan bütçe ve asgari ücretin hangi toplum kesiminin taleplerini, ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığı, toplumdaki farklı çıkarlar arasında bir denge oluşturup oluşturamadığı o ülkedeki demokrasinin gerçek mi yoksa göstermelik mi olduğunun da göstergesi olacaktır.
Örneğin bütçe gelirlerinin yüzde 86.4’ünün vergi gelirlerinden oluştuğu bir ülkede sermayeden doğrudan alınan kurumlar vergisinin oranı sadece yüzde 8.9, toplumun ödediği dolaylı vergiler yüzde 70 ise ve işletmelerin birçoğu yanlarında çalışan asgari ücretli işçi kadar bile gelir vergisi ödemiyorsa, bu bütçenin demokratik bir bütçe olduğu söylenemez. Aynı şekilde bütçe giderleri içinde kamu sağlık hizmetleri için ayrılan pay 18.4 milyar iken sadece emniyet teşkilatı, jandarma ve MİT için ayrılan pay 24 milyarı buluyorsa; Milli Savunma Bakanlığı, cezaevleri gibi diğer kurumlarla birlikte güvenlik amaçlı harcamalara ayrılan pay Milli Eğitim Bakanlığının bütçesini aşıyorsa demokrasinin adından bile söz edilemez.
Benzer durum asgari ücret için de geçerlidir. Genel tanımı gereği ücret, emek gücünün üretim sürecinde yarattığı değerin karşılığıdır; asgari ücret ise diğer ödemeler olmadan, işçiye verilmesi gereken en az miktarı ifade eder. Oysa Türkiye’de asgari ücret sadece belirlendiği dönemdeki en az ücret olmaktan çıkmış ortalama ücret haline gelmiştir. Üniversite mezunları da dahil olmak üzere emekçilerin çok büyük bölümü asgari ücret veya asgari ücretin altında bir ücretle çalıştırılmaktadır. Asgari ücretin üzerinde ücret alanların ise önemli bölümünün sigorta primleri ve kıdem tazminatları asgari ücret üzerinden yatırılmaktadır. Dolayısıyla asgari ücreti Türkiye’de milyonlarca emekçinin üretime katkısı yok sayılarak belirlenen bir asgari yaşam geliri olarak değerlendirmek gerekir.
Günde en az 10-12 saat ter döken emekçinin emeğini yok sayan asgari ücret uygulaması, tek kişinin ihtiyaçları üzerinden belirlenmesi nedeniyle emekçiyi toplumsal bir varlık yani insan olarak da görmemektedir. Kaldı ki asgari ücret olarak belirlenen miktar tek bir emekçinin bile insanca yaşayabileceği bir miktarın çok uzağında kalmaktadır. Milyonlarca emekçinin emeğini, alın terini yok sayan, emekçiyi insan yerine koymayan asgari ücret uygulamasının da demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olamayacağı aşikardır.
O halde sorulması gereken şudur: Bütçenin de asgari ücretin de belirlenme süreci temsili demokrasinin kurallarına uygun ise toplumun çok geniş kesimlerini görmezden gelen içeriğiyle demokrasiden neden bu kadar uzaktır?
Sorunun cevabı açıktır: Siyasi Partiler Kanunu, seçim sistemi, Sendikalar Kanunu başta olmak üzere hemen tüm mevzuat ve bu mevzuatı yaşama geçiren yürütme ve yargı organları, toplumu örgütsüzleştirme, baskı altında tutma ve hegemonyayı daha da güçlendirme anlayışına sahiptir. Dolayısıyla demokrasinin gereği olarak kabul edilen tüm kurumlar, göstermelik olmanın ötesine geç(e)memekte, karşımıza toplumun çok geniş kesimlerinin ezildiği sömürüldüğü son derece antidemokratik bir tablo çıkmaktadır.
Göstermelik demokrasinin gerçek demokrasi haline gelmesi için her türlü baskıya rağmen toplum güçlerinin partileriyle, sendikalarıyla ve diğer demokratik örgütlenmeleriyle yılmadan ve güçlerini bir araya getirerek mücadele etmesinden başka çare yoktur.