18 Eylül 2021
Erdoğan “tek adam” olduğunu anayasa değişikliğiyle tescil ettirdiğinden bu yana patronlar, dinciler, milliyetçiler ve her daim şakşakçısı olanlar dışında, kimseyi pek muhatap almıyordu. Bu kesimlerle yaptığı görüşmelerde de hedefinde demokrasi ve hak, hukuk arayışındakiler oluyordu genellikle. Hak arayışındaki işçilerin, emekçilerin bu rejimle muhataplığı ise kolluk güçlerinin şiddet ile yargı makamından gördükleri adaletsizlikten ibaretti... Ne olmuştu da şimdi emekçileri sarayına davet etmiş, yaptığı konuşmada “işçilikten geldiğini ‘bile’ anımsayarak”, emekçilerin haklarına dem vurma ihtiyacı duymuştu?
Zatıalilerinin yaptığı konuşmanın içeriği görmezden gelinse, onun ihtişamlı saray yaşamından bir an uzaklaşıp, halkın yaşadığı gerçeklerin farkına vardığını düşünebilirdik. Ama konuşma gerçeklerden öylesine uzaktı ki; seçilerek getirildikleri ve ağızlarını açmamaları için tembihlendikleri anlaşılan onca işçinin gözünün içine bakarak işçi ve emekli ücretlerine ilişkin rakamları öylesine çarpıttı ki, “Böylesine gerçeklerden uzak bir konuşmayı “toplumdan tamamen kopmuş, sarayın yarattığı masal dünyasına kapılmış bir feodal çağ muktediri” ya da “kasaba kurnazı bir politikacı” yapabilir ancak!” diye düşündürttü, tembihsiz olanlara.
19 yıldır küresel ve yerel dengeleri koruyarak tek başına iktidarda kalabilmiş ve kendisini “tek adam” yapan rejim değişikliğini gerçekleştirmiş olan Erdoğan’ı -bugün için en azından- ne masal dünyasına kapılmış bir muktedir ne de kasaba kurnazı bir politikacı olarak tanımlamak mümkün değildir.
Bu durumda geriye yalnızca “ideolojik meşruiyetiyle beraber toplumsal desteğini de kaybetmenin telaşıyla gerçekleri çarpıtmaktan medet uman bir otokrat olduğu” seçeneği kalıyor!
Peki, gerçekleri ters yüz ederek, saraya davet edilen bin kadar işçinin ikna edildiğini düşünsek bile bu durum, iktidarı ve iktidarın nimetlerini korumak için yeterli olur muydu? Hiç sanmıyorum. Ama şunu iyi biliyorum: Sadece Türkiye’de değil birçok ülkede sendikalar “sağ siyaseti meşrulaştırma aracı” olarak kullanılmaktadır. En tanıdık örneği Türk İş'tir ve kurulduğundan bu yana -kimi istisnai dönemler dışında- işçi sınıfının mücadele aracı olmaktan çok sermayeyi temsil eden siyasetin ideolojik aygıtı olarak kendisini kullandırmaktadır.
Beştepe’deki sarayın bahçesinde gerçekleşen ve işçilerin “konu mankeni” olarak kullanıldığı işçi buluşması(!) ideolojik meşruiyetini ve toplumsal desteğini kaybeden Erdoğan’ın Türk İş’in bu tarihsel işlevinden faydalanma çabasından başka bir şey değildir. Bakalım Türk İş’in koltuk değnekliği ile Erdoğan’ın gerçekleri alt üst ederek yaratmaya çalıştığı algı operasyonu işe yarayacak ve emekçiler yaşadıkları gerçekleri -işsizliği, yoksulluğu, sefaleti unutup- saray rejimine destek verecek mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder