13 Kasım 2009 Cuma

Eylemin Adı ‘Grev’ Olunca…

13/11/2009

ÖZGÜRCE

Grev, emekçinin ekmek kavgasında sermayeye karşı kullanabileceği en güçlü silahtır. Grevle birlikte bir taraftan emekçiler üretimden -hizmet sunumundan- ve dayanışmadan gelen gücün farkına varırken diğer taraftan sermaye düzeni ideolojik olarak sorgulanır ve sarsılır. Bu nedenle sermaye, grevle ortaya çıkacak tehdide karşı grevleri engellemek için her türlü yola başvurur.

Sermayenin engellemelerinin aşılarak grevin başarılı olabilmesinin koşulu grevin önce emekçiler sonra da toplum tarafından benimsenmesidir. Bunun için greve katılacak emekçilere ve bu grevden etkilenecek toplum kesimlerine grevin gerekçesi en açık biçimiyle anlatılmalı ve ikna olmaları sağlanmalıdır. Eğer greve çıkması beklenen emekçiler, grevin gerekçesi konusunda yeterli bilgiye sahip değilse ve tam olarak ikna olmamışlarsa greve katılım düşük düzeyde kalacaktır ki bu grevi daha baştan başarısızlığa mahkum edecektir. Katılımın düşüklüğünden kaynaklanacak başarısızlığı önlemek için grev kararının ya tabanı oluşturan emekçilerin talebiyle alınması ya da tabandaki emekçiler ikna edildikten sonra açıklanması gerekir.

Greve katılım konusunda diğer önemli bir nokta da greve katılacak emekçilerin grevi yürütecek sendikaya güvenidir. Sermayenin, grevi başarısızlığa uğratmak için en çok başvurduğu yol, grevi kanunsuz ilan ederek emekçileri tehdit etmektir. Grev kararını alan sendika greve katılan emekçilerin karşılaşabilecekleri sorunları sahipleneceği güvencesini vermelidir. Ayrıca grev kararı alan sendikanın hedefine ulaşana kadar grevi sürdürmesi beklenir. Greve çıkılırken ortaya konulan hedeflerden yarı yolda cayılması, sendikanın kendi eliyle grevi kırması anlamına gelir ki bu da sendikaya olan güveni onarılmaz biçimde tahrip eder.

Başarılı bir grev için greve çıkacak emekçiler kadar grevden etkilenecek toplum kesimlerinin de desteği alınmalıdır. Özellikle kamu hizmeti gören emekçilerin gerçekleştireceği grevlerde bu destek çok daha önemlidir. Örneğin grev nedeniyle hastane kapısından dönen, vergi dairesinde işini göremeyenler grevin gerekçesi konusunda ikna olmamışlarsa tepkilerini emekçilere yöneltirler ki bu grevin meşruluğunu ortadan kaldırır ve grevi haksız duruma düşürür. Hal böyle olunca da grevin başarısız olmasının ötesinde belki uzun yıllar bir daha o alanda grev gerçekleştirmek mümkün olmaz. İşveren de bu zafiyeti en etkili biçimde değerlendirir ve emekçilerin haklarını daha da geriye götürme fırsatını elde etmiş olur.

Bugün emekçilerin içinde bulunduğu durum en etkin biçimde mücadeleyi gerektirmektedir. Bu mücadele süreci içinde elbette grev de vardır. Ancak eylemin adı grev olunca gerekli koşulların mutlaka yerine getirilmiş olması gerekir. Eğer bu koşullar tam anlamıyla yerine getirilmezse grev silahı geri teper ve emekçilere yarardan çok zarar verebilir.

Kamu emekçilerinin 25 Kasım’da aldıkları grev kararında gerekli koşulların ne ölçüde yerine getirilmiş olduğu konusunda kendi adıma endişelerim olduğunu belirtmek isterim. Umarım grev sürecine dair –olumsuz- izlenimlerim ve endişelerimde yanılırım ve 25 Kasım grevi başarıya ulaşır. Aksi halde sadece grev gibi son derece önemli bir mücadele aracının içi boşaltılmış olmaz, aynı zamanda zaten son derece zor durumda olan sendikal hareket çok büyük bir darbe daha alır ve yeniden toparlanması uzun yıllar mümkün olmayabilir (!)

Hiç yorum yok: