9 Nisan 2010 Cuma

Sistemin eğitimi öldürüyor!..

09/04/2010

ÖZGÜRCE

Soner Semih Sipahi, 18 yaşında bir lise öğrencisiydi. İntihar ederek yaşamına son verdi. Çünkü annesi 2 ay önce kendisi ve kardeşinin dershane parasını ödeyemediği için cezaevine konulmuş ve Soner de annesinin bu yüzden cezaevine girmesini kabullenememişti.

Soner’in annesi ve şoför olan babasının çocuklarını dershaneye gönderirken amaçları, milyonlarca anne baba gibi çocuklarının girecekleri sınavlarda diğer çocuklardan daha “başarılı” olması –daha yüksek puan alması- ve iyi bir gelecek sağlayacağını düşündükleri üniversiteye girebilmesiydi. Böylece çocuklar, emek piyasasına yani çalışma yaşamına daha nitelikli emek gücü olarak girecek ve daha kolay iş bulup, daha yüksek bir ücretle çalışabileceklerdi. Başka bir söyleyişle çocukları kendileri gibi sıkıntı çekmeyecek daha refah içerisinde yaşayacaklardı.

Soner’in ailesi gibi milyonlarca aile, eğitimi çocukları için daha iyi bir yaşamın anahtarı olarak görmektedir. Zira kapitalist sistem, daha önceki sistemlerden farklı olarak insanların toplumsal sınıflar arasında geçiş yapabileceği yanılsaması yaratır. Örneğin köleci toplumda ya da feodal toplumda kölenin, serfin ya da köylünün aristokrasi içine girebilmesi mümkün değildir. Oysa kapitalizmde “bağımsız” imiş gibi görülen işçi sınıfındaki bireylerin kişisel azimle (Güncel tabiriyle performansla) yüksek gelirli ve statülü bir düzeye gelebileceği ve hatta burjuva sınıfına dahil olabileceği umudu verilir. Böylece burjuvazinin ve onun yüksek gelirli, yüksek statülü çevresinin sahip olduğu ayrıcalıkların bir başarının sonucu olduğu; bunlara ulaşamayıp emekçi sınıf içinde kalanların ise kendi tembellik ya da beceriksizliklerinin bir sonucu olduğu düşüncesi hakim kılınmaya çalışılır. Bunun sonucunda da işsizlik, yoksulluk, güvencesiz ve yoğun çalışma gibi sorunlarla karşı karşıya olan emekçiler, bunların sistemden değil kendilerinden kaynaklandığını düşünür ve sistemi sorgulamazlar.

İşte bu aldatıcı süreçte eğitim, başarının yani sınıf atlamanın bir aracıymış gibi gösterilir ve Soner’in ailesi gibi çocukları için daha iyi bir yaşam hayali kuranların ödeme güçlerinin üzerinde de olsa eğitime daha fazla para harcamaları sağlanır. Böylece bir taraftan, metalaşan eğitim üzerinden birileri yüksek kârlar edinirken, diğer taraftan da bireysel kurtuluş yolu arayanların sistemi sorgulamaları ve değiştirmek için mücadele etmeleri engellenmiş olur. Geriye de hayal kırıklıkları, yaşanamayan çocukluk ve gençlik dönemleri, bireysel kurtuluş masalıyla uyutulmuş ve diğer emekçilerle rekabet ederek kurtulabileceğini zanneden bir toplum kalır.

Daha başında olduğu yaşama son veren Soner ve Soner’in ailesinin yaşadıkları, kapitalizmin ve onun eğitim anlayışının mengenesine sıkışmış milyonlarca insanın içinde bulunduğu durumun en acı biçimiyle görünür olmuş halidir. Yani Soner’in ve ailesinin başına gelenler Türkiye’deki tüm emekçi ailelerin içinde bulunduğu durumu yansıtmaktadır. Sistemin eğitim üzerinden oynadığı bu oyunu fark edip, buna karşı mücadeleye girişilmediği sürece de maalesef pek çok genç yaşam ya Soner gibi sonlanacak ya da hayal kırıklıkları ve acılar içinde devam edecektir.

Hiç yorum yok: