7 Ocak 2011 Cuma

KESK OLAĞANÜSTÜ GENEL KURULA GİDERKEN…

07/01/2011
ÖZGÜRCE

KESK, Türkiye’nin 30 yılını karartan ve karartmaya da devam eden 12 Eylül darbe süreci içinden çıkmış bir mücadele örgütüdür. 1995 yılından itibaren KESK içinde bütünleşen kamu emekçi hareketi bir taraftan darbe döneminin anti demokratik düzenlemelerine fiili ve meşru mücadele hattı oluşturarak karşı koyarken; diğer taraftan da emekçilerin haklarına yönelik saldırılar karşısında işçi sınıfı hareketinin öncülüğünü üstlenmiştir.


KESK’in toplumsal mücadeledeki öncü rolü; egemen güçlerin (devletin ve sermayenin) KESK’i ve dolayısıyla da kamu emekçi hareketini baskı altına alarak etkisizleştirmeye yönelik planlarını da beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda önceleri tutuklama ve sürgünlerle daha sonra da devlet eliyle kurdurulan -sahte- sendikalarla KESK ve kamu emekçi hareketinin önü kesilmeye çalışılmıştır. 2001 yılında çıkartılan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu da yine kamu emekçilerinin gerçek örgütü olan KESK’i mücadeleden uzaklaştırıp, mevzuat sendikacılığına hapsetmeyi hedeflemiştir.

KESK üzerine oynanan oyunlar, belirli bir düzeyde amacına ulaşmışsa da KESK’in etkisinin azalmasında, KESK’i oluşturan siyasi yapıların kendi aralarındaki iç çekişmelerin de önemli etkisi olmuştur. Bu çekişmelerin en sonunda ulaştığı noktada MYK, geçtiğimiz günlerde istifa etmiş ve KESK, tarihinde ilk kez böyle bir nedenle olağan üstü genel kurula gitmek zorunda kalmıştır.

KESK’in örgütsel yapı olarak zayıflaması ve mücadeleden uzaklaşması, neoliberal politikalar çerçevesinde emekçilere yönelik saldırıların en yoğun hale geldiği döneme denk gelmiştir. Özellikle 2000’li yıllarda bir taraftan kamu hizmetleri piyasalaşırken, diğer taraftan emekçilerin ekonomik ve sosyal hakları hızla aşındırılmaya başlamıştır. Ne acıdır ki KESK, kendisine en çok ihtiyaç duyulan bu dönemde önemli bir varlık gösterememiş ve KESK’i etkisizleştirmeye çalışanlar başarıya ulaşmıştır.

KESK’in ve bağlı sendikaların üst yönetim olarak içinde bulunduğu tüm olumsuz koşullara rağmen şunu da kabul etmek gerekir ki KESK’i oluşturan yapılar halen toplumsal mücadelenin en önemli unsurlarıdır. Bugün her şeye rağmen emekçilerin haklarına yönelik saldırılar karşısında bir ses çıkıyorsa bu, KESK sendikalarının yerel düzeydeki birimlerinden ve onların öncülüğünde oluşan emekçi birlikteliklerinden gelmektedir. Bunun son örneği, torba yasaya karşı yürütülen yerel düzeydeki mücadelelerdir.

KESK, 8 Ocak’ta olağanüstü genel kurulunu gerçekleştirecektir. Olağan genel kurula altı ay gibi kısa bir süre kalmış olmasına rağmen yapılacak bu olağanüstü genel kurul son derece önemlidir. Olağanüstü genel kurulu önemli kılan nedenlerden birincisi, olağan genel kurula kadar geçecek altı ayda emekçilere yönelecek saldırıların daha da yoğunlaşacak olmasıdır. Torba yasa ve onun devamı olarak Ulusal İstihdam Stratejisi çerçevesinde kamu işyerleri de dahil olmak üzere emek piyasasını esnekleştirmek adına en temel hakları ortadan kaldıracak düzenlemeler getirilecektir. Bunun yanında sağlıktan eğitime kadar pek çok alanda piyasalaşma süreci daha da derinleştirilecektir. Ayrıca bu altı ay içinde Türkiye genel seçim süreci yaşayacaktır. Tüm bunlar toplumsal mücadeleyi çok daha önemli hale getirmektedir. Böyle bir ortamda KESK’in kendi iç problemlerini aşmış bir biçimde toplumsal mücadelenin yeniden önüne geçmesi gerekir. Bu nedenle 8 Ocak’ta önümüzdeki mücadele sürecinin sorumluluğunu üstlenecek anlayışa ve desteğe sahip bir yönetim göreve getirilmelidir.

Olağanüstü genel kurulu önemli hale getiren diğer bir neden ise bu altı aylık süre içinde KESK sendikalarının büyük çoğunluğunun şube ve merkez genel kurullarını gerçekleştirecek olmasıdır. 8 Ocak’ta KESK’i oluşturan siyasi yapıların alacakları tavır, önümüzdeki süreçte gerçekleştirilecek şube, merkez genel kurulları ve bunların belirleyiciliğinde gerçekleştirilecek olan olağan genel kurul için de bir gösterge olacaktır. Burada siyasi yapılar, ya geçen yıllardaki çekişmelerini devam ettirecek ve KESK’i çürümeye terk edecekler ya da geçmişte yapılan hatalardan ders çıkartarak küçük hesaplaşmalar yerine, KESK’i yeniden toplumsal muhalefetin öncüsü haline getirecek bir bütünleşmenin sorumluluğu ile hareket edeceklerdir(!)

Hiç yorum yok: