Dört gün arayla toplam on emekçiye mezar olan Afşin Elbistan Linyit İşletmeleri’ne 1994 yılında doktora tez çalışması için gitmiştim. Tez çalışmamın konusu özelleştirmenin çalışma yaşamına etkileri üzerine bir alan araştırmasıydı ve araştırma alanı olarak da bu dönemde özelleştirilme sürecinde olan Afşin Elbistan Linyit İşletmeleri Müessesi (AEL)’i seçmiştik. 1994 yılı Temmuz ve Eylül aylarında AEL işçileri, yöneticileri ile Elbistan ve Afşin’in siyasi parti temsilcileri, meslek odaları ve esnafla görüşmeler yaparak, AEL’in özelleştirilmesi durumunda çalışanların ve yörenin nasıl etkileneceğini belirlemeyi amaçlamıştım. Zira bu dönemde bir takım özelleştirmeler gerçekleştirilmişse de AEL gibi büyük bir kamu işletmesi henüz özelleştirilmemiş ve özelleştirmenin toplumsal sonuçları belirgin biçimde ortaya çıkmamıştı.
GAP’tan sonra dönemin en büyük yatırımlarından biri olan Afşin Elbistan Termik Santrali’ne kömür sağlayan AEL’in maliyeti 1990 fiyatlarıyla 1 milyar 111 bin Dolar civarındadır. Türkiye’deki işlenebilir linyit rezervlerinin yüzde 54’üne sahip olan Afşin-Elbistan kömür havzasında faaliyette bulunan AEL’de açık ocak sistemiyle üretim gerçekleştirilmektedir. Açık ocak işletmeciliği, üretimin daha etkin ve verimli olmasını sağladığı gibi meslek hastalıkları ve iş kazaları bakımından kapalı ocaklara göre çok daha az risklidir. Ayrıca 1994 yılında tanık olduğum kadarıyla AEL’de kazı sonrasında sahanın tekrar kapatılması ve yeşillendirme çalışmalarıyla çevreye zararın en alt düzeye indirilmesi hedeflenmektedir.
AEL, Türkiye ekonomisine sağladığı katkının yanı sıra bulunduğu bölgedeki en büyük istihdam alanıdır. 1994 yılında 2255’i işçi, 328’i sözleşmeli personel ve 80’i memur olmak üzere 2663 kişi istihdam edilmektedir. Ayrıca işletmenin dışarıdan aldığı hizmet ve düzenli gelire sahip olan AEL çalışanları, bölgede ekonominin canlılığı için büyük önem taşımakta ve dolaylı olarak da istihdama katkıda bulunmaktadır.
Özelleştirme konusunda işçilerin en büyük kaygısı işçi sayısının azaltılması ve ücretlerin düşmesidir. Tez çalışmasının gerçekleştirildiği 1994 yılına kadar özellikle maden sahasında önemli bir iş kazasının olmamasından kaynaklanmış olsa gerek ki özelleştirmenin iş güvenliğini olumsuz etkileyeceğine ilişkin kaygılar üçüncü sırada yer almıştır. Özelleştirmenin işletmeye yönelik etkileri konusunda en önemli kaygı ise kâr amacının ön plana çıkmasıyla verimliliğin düşeceği ve çevrenin daha fazla kirletileceği üzerinedir.
Afşin-Elbistan A Termik Santrali ve AEL İşletme Müdürlüğü 1994 yılında Erg-Verbund firmasına satılarak özelleştirilmeye çalışılmış, ancak açılan dava sonucunda satış 2008 yılına kadar gerçekleştirilememiştir. 2008 yılında ise sendika ve işçilerin mücadelesi sonucunda topyekûn özelleştirme engellenmiştir. Ancak 2007 yılında yapılan bir anlaşma ile Afşin- Çöllolar kömür sahası’nın işletmesi toplam 28 yılığına Ciner Grubuna ait olan Park Teknik Elektrik Madencilik Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye devredilmiştir. Daha sonra Askar ve Toprakoğlu madencilik şirketleri de taşeron olarak bu alanda çalışmaya başlamıştır.
1994 yılından bu yana bir taraftan kamu işletmelerinin piyasa mantığı içinde işlemeye başlaması diğer taraftan da kısmî özelleştirme uygulamaları AEL işçisinin özelleştirmeye yönelik kaygılarını haklı çıkartmıştır. Bu bağlamda AEL’in hala kamuya ait olan kısmında emekliye ayrılanların yerine yeni işçi alınmamış ve işçi sayısı 1050 kişiye düşmüştür. Özel işletmelerde çalışan sayısı ise 700 – 800 civarındadır. Günde üç vardiya halinde çalışan işçiler, düşük ücretle ve iş güvencesi olmadan çalıştırılmaktadır. İşçi sayısının gerçekleştirilen üretime göre düşük olması iş yoğunluğunu ve bununla birlikte iş güvenliği ve meslek hastalığı tehdidini artırmaktadır.
Özelleştirme işçilerin kendilerine yönelik kaygılarında olduğu gibi AEL’de üretime ilişkin kaygıları da haklı çıkartmıştır. Bu konuda somut sonuç geçen hafta gerçekleşen iki toprak kaymasında -ki bunları iş cinayeti olarak da tanımlayabiliriz- on emekçinin yaşamını yitirmesidir. Bu cinayetler tıpkı daha önceki iş cinayetleri gibi kârın insan yaşamından daha önemli görülmesindendir.
Emekçileri bilerek ölüme gönderen bu üretim tarzı devam ettikçe iş cinayetlerinde ölenlere her gün yenileri eklenecektir. Bu gidişin durdurulabilmesi sadece emekçilerin örgütlü mücadelesiyle olabilir. Ancak ne acıdır ki açıkça katliam haline dönüşmüş olan iş cinayetlerine karşı sendikaların taziye mesajları vermekten ve basın açıklamasından başka yaptıkları hiçbir şey yoktur(!)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder