8 Ağustos 2014 Cuma

Türkiye, cumhurbaşkanından öte demokrasi, barış ve özgürlüğü arıyor

ÖZGÜRCE
08/08/2014

Pazar günü yapılacak seçimleri, bazı gazetelerin verdiği gibi “Türkiye cumhurbaşkanını arıyor” şeklinde yorumlamak son derece anlamsızdır. Toplumsal yapıda, dönüşüm yaratacak köklü bir değişiklik olmadığı sürece, devletin başında kim olursa olsun toplumun huzurunu, refahını geliştirecek hiçbir değişim sağlanamayacaktır. Tam tersine devlet aygıtı üzerinden halkları birbirine düşmanlaştırarak, emekçileri sömürerek kendisini yeniden üreten egemen yapılar, toplumu kendi çıkarları doğrultusunda dizayn ederek varlıklarını güçlendireceklerdir.
Bu yüzden pazar günü yapılacak seçimler, Türkiye’nin cumhurbaşkanını arayışı değil; Türkiye’nin demokrasiyi, barışı, özgürlüğü arayışı/mücadelesi olacaktır. Bu arayış/mücadele, cumhurbaşkanı seçimiyle başlamış değildir. Demokrasi, barış, özgürlük cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Türkiye halklarının hasretidir. Bunun için yürütülen mücadeleler her zaman en şiddetli yöntemler kullanılarak bastırılmaya çalışılmış; ama tüm baskılara rağmen mücadele devam etmiştir. 1970’lerde bu arayışın/mücadelenin öncüsü işçi hareketi ve sosyalist hareket olmuştur. Ancak 12 Eylül’le birlikte baskılar faşizme dönüşmüş; üretim sistemlerinin ve emek süreçlerinin esnekleşmesi, Doğu Bloku’nun çöküşü gibi gelişmeler de eklenince işçi sınıfı ve sosyalist hareket etkisini önemli ölçüde kaybetmiştir. Buna karşılık Kürt hareketi, Türkiye’de demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesini sürdürmüştür. Sosyalist hareketin önemli bir kesimiyle Kürt hareketi, 1990’lı yıllarda kamu emekçi hareketi ve KESK içinde, 2000’li yıllarda da seçim ittifaklarıyla arayışlarını/mücadelelerini ortaklaştırmıştır. En son 2011’deki seçimlerde gerçekleşen ittifak önemli bir başarı sağlamıştır. Bunun ardından HDK ve HDP ile bu ittifakların bir cephe hareketine dönerek genişlemesi ve sürekliliği amaçlanmıştır. 
İşte Demirtaş’ın cumhurbaşkanı adaylığı, Türkiye’de demokrasi, barış ve özgürlükler için sürdürülen bu uzun soluklu arayışın/mücadelenin bir parçasıdır. Seçim sonucu ne olursa olsun - buna Demirtaş’ın cumhurbaşkanı olarak seçilmesi de dahil- bu arayış/mücadele sona ermeyecek, sürecektir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demirtaş dışındaki adaylardan BBP, MHP, CHP başta olmak üzere milliyetçi-liberal kanadın temsilcisi olan İhsanoğlu, devletin eski statükosunu;  ağzından çıkan her sözde halkları düşmanlaştırmaya çalışan ve iktidarda bulunduğu 12 yılda emekçilerin haklarına en büyük darbeyi indirmiş olan Erdoğan ise devletin yeni statükosunu temsil etmektedir. Bunların demokrasi, barış ve özgürlük arayışına ve dolayısıyla toplumun huzuru ve refahına hiçbir katkısı olamaz. Aksine, bu iki aday, burjuvazinin egemenliğini sürdürmek üzere milliyetçilik ve totaliter devlet anlayışı üzerinde ortaklaşmaktadır. Bu anlayışın getireceği halklar arasında düşmanlığı artması, emek sömürüsünün yoğunlaşmasından başka bir şey olmayacaktır. 
Oysa Demirtaş’ın alacağı her bir oy demokrasi, barış ve özgürlük arayışı/mücadelesi için son derece değerli bir katkı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla sandıktan çıkacak Demirtaş oyları, mücadelenin bundan sonraki süreci için son derece önemlidir. 
Sözün özü: Pazar günü yapılacak seçim, bir cumhurbaşkanı seçmekten öte demokrasi, barış, özgürlük arayışının/mücadelesinin son derece önemli bir aşamasıdır.  Halkların ve değişimin adayı Demirtaş’a verilecek oylar, bu arayışın/mücadelenin çok daha güçlenerek yoluna devam etmesini sağlayacaktır.

Hiç yorum yok: