17 Nisan 2017 Pazartesi

Demokrasi, şaibeli bir referandum sonucuna teslim edilemez!

EVRENSEL
17/04/2017

16 Nisan’da Türkiye’de bir siyasi rejim değişikliği oylandı. Oylamaya konu olan anayasa değişikliği, insanlığın yüzlerce yıllık mücadelesiyle elde edilmiş en temel hakların ortadan kaldırılmasını amaçlıyordu. Parlamenter sistemi işlevsiz hale getiren ve erkler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırıp, tüm erkleri tek adama veren çağ dışı bir rejimin halkın oyuna sunulması, Türkiye için başlı başına utanç vericidir. Öte yandan rejim değişikliğini içeren bir düzenlemenin OHAL koşullarında yapılıyor olması ve bu çerçevede haber alma, düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı, koşullarda bu oylamanın gerçekleştirilmesi ise ayrıca kabul edilemez bir durumdur. Oylama, Türkiye’nin üçüncü büyük partisinin eş başkanlarının, milletvekillerinin, belediye başkanları ile gazetecilerin tutsak olduğu; KHK’ler ile hiçbir hukuki temeli olmadan akademisyenlerin, kamu emekçilerinin işlerinden atıldığı; toplumun her kesimine korku salındığı koşullarda yapılmıştır. Bunlar yetmezmiş gibi “evet” cephesi referandum sürecinde devletin tüm olanaklarını kullandığı gibi cumhurbaşkanı, başbakan konuşmalarında birçok kez “hayır” cephesini “terörist” ilan etmiştir.

ŞİDDET VE YIKIMA RAĞMEN

İşte tüm bu baskılara rağmen toplumun çok farklı kesimlerinden (Kürt, Türk, milliyetçi, sosyalist, Alevi, Sünni, işçi, köylü, esnaf, vs) büyük bir çoğunluk, yaratılmak istenen korku ortamını aşmış ve farklı gerekçelerle de olsa “hayır”ı örgütleyerek, getirilmek istenen çağdışı, antidemokratik rejime karşı direnmiştir. Bu kesimler içinde en takdire şayan olan şüphesiz ki Kürtlerin referanduma yönelik tavrıdır. Kürtler, 7 Haziran sonrasında karşı karşıya kaldıkları şiddet ve yıkıma rağmen, Türkiye’de demokrasinin yeniden tesis edilebileceği ve birlikte yaşama ilişkin umutlarını kaybetmemiş, siyasi kadrolarının büyük bölümü tutsak olmasına rağmen “hayır” cephesinin en etkili güçlerinden biri olmuştur.

SENDİKALARIN TUTUMU İBRET VERİCİ

Referandumda tüm baskılara rağmen Kürt illerinden çıkan “hayır” oylarının Türkiye ortalamasının çok üzerinde olması Kürtlerin Türkiye’de demokrasiyi sahiplenmesinin en açık göstergesidir. Buna karşılık referandum sonuçlarına göre emekçilerin yoğun olduğu illerde (Bursa, Kocaeli, vs) “evet” oylarının yüksek olması işçi sınıfının demokrasiyi sahiplenme konusundaki zafiyetini bir kez daha ortaya koymuştur. Kürtlerle işçi sınıfı arasındaki bu fark, elbette örgütlülüğe dayanmaktadır. İşçi sınıfının örgütsüz ve sınıf bilincinden yoksun olmasının demokrasiyi sahiplenme arzusuna ve bunun için yürüttüğü mücadeleye de yansımaktadır.
Türk-İş, Hak-İş gibi sendikaların Türkiye’yi yüzyıllarca geriye götürecek, kör-topal yürüyen demokrasinin dahi izlerini tamamen ortadan kaldıracak bir rejim değişikliği karşısında sessiz kalması ve hatta bu değişikliği desteklemesi Türkiye işçi sınıfı hareketi için ibret vericidir. Bu örgütlerin çatısı altında demokrasi ve sınıf mücadelesinin ne kadar sürdürülebilir olacağı, önümüzdeki süreçte üzerinde düşünülmesi gereken önemli konulardan biri olmalıdır.

BİRLİKTELİK SÜRDÜRÜLMEK ZORUNDA

16 Nisan referandum sonuçlarının açıklandığı ilk saatlerde durum son derece belirsizdir ve açıklanan sonuçlar şaibelidir. YSK’nin oy sayım işlemine geçildiği sırada yaptığı, mühürsüz zarfların da geçerli sayılacağı kararı; oy verme işleminin sona ermesinin hemen ardından seçim sonuçlarının açıklanmasına ilişkin yasağın kalkması ve Anadolu Ajansı’nın manipülatif açıklamaları referandum süresince var olan yaklaşımın devam ettiğini göstermektedir. 80 milyonluk bir ülkenin akıbetinin böylesine şaibeli bir referandum sonucuna göre belirlenmesi mümkün değildir.
AKP, bu şaibeli sonuçlar üzerinden zaferini ilan etmiş ve taraftarlarını sokağa dökmüştür. Bundan sonra “hayır” cephesi ve en başta CHP’nin meseleyi ne kadar sahipleneceği belirleyici olacaktır.
Ancak sonuç itibariyle Türkiye’de demokrasi mücadelesinin şaibeli bir referandum sonucuna teslim olması düşünülemez. “Hayır” üzerinden yürütülen referandum çalışmalarında akıllara gelmeyecek pek çok kesimin bir araya gelmiştir ve bu kesimler demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü temelinde bu birlikteliğini sürdürmek zorundadır.

Hiç yorum yok: