24 Ocak 2009 Cumartesi

Mumbai’de Küreselleşme İzleri...


16/01/2009 ÖZGÜRCE

2. Dünya Üniversiteler Forumu için çarşamba gününden beri Hindistan’ın Mumbai kentindeyim. Mumbai, bir liman kenti ve Hindistan’ın sanayi ve ticaret merkezi. Ticaret ve sanayi merkezi konumundaki tüm kentler gibi Mumbai de Hindistan’ın en “gelişmiş”, en “modern” kenti olarak kabul ediliyor. Günümüzde modernlik ve gelişmişlik ölçütlerini belirleyen, elbette kapitalist sistem ile bütünleşmişlik düzeyidir. Uluslararası ve ulusal tekellerin yönetim ve finans merkezi olarak itibar ettikleri ve dolayısıyla üretim ve tüketimin yönlendirildiği bu merkezlerde yüksek gökdelenler, uluslararası markaların mağazaları ve lüks oteller, bu modernliği ve gelişmişliği tamamlayan özelliklerdir.Mumbai, bu gelişmişlik ve modernliğin tüm özelliklerini taşıyor. Ancak bu özellikler, Mumbai’nin sadece bir yüzünü temsil ediyor. Diğer yüzü ise yine kapitalizmin “geri kalmışlık” ve hatta “sefalet” tanımlamasına tamamen uyuyor. Kapitalizm çözümlemelerinde “geri kalmışlık” tanımı, sistemle tam olarak bütünleşememiş, sistemin sunduğu ürün ve hizmetleri tüketen bir yaşam tarzını kabullenmemiş ya da kabullenememiş toplumlar için kullanılır. Mumbai’nin diğer yüzü işte bu “geri kalmışlık” ya da “sefalet” tanımlamasını fazlasıyla hak ediyor.Gelişmişlik ya da modernlik ile “geri kalmışlık” ya da sefaletin bir arada bulunması, zaten kapitalist sistemde kentin en temel özelliklerinden biridir. Ancak Mumbai’yi diğerlerinden ayıran, Hindistan’ın kapitalizmle tarihsel olarak bütünleşmişlik sürecinin özelliklerinden de kaynaklanmaktadır. Hindistan, 19. yüzyılın ikinci yarınsından başlayıp 20. yüzyıla kadar süren birinci küreselleşme sürecinde, İngiliz sermayesi tarafından her yönüyle sömürülmüş bir ülkedir. Bu sömürü düzeni, Hindistan’ın toplum yapısının temel özelliği olan kast sistemini de kullanarak ülkenin tüm kaynaklarına el koymuş, gelir eşitsizliğini ve yoksulluğu derinleştirmiştir. 1970’li yıllardan bu yana sürmekte olan ikinci küreselleşme sürecinde Hindistan, ikinci kez gizli olarak tariflendirebileceğimiz sömürü koşullarıyla tekrar karşılaşmıştır. Birinci küreselleşme sürecinde daha çok doğal ve kültürel kaynakları sömürülen Hindistan’ın, bu kez emek gücü başat olarak sömürüye uğramaktadır. Başta tekstil ve kimya sanayi olmak üzere üretim alanında gerçekleşen sömürü, özellikle hizmetler alanında yaygınlaşmaktadır. Bu bağlamda, yazılım sektöründen sağlığa ve çağrı merkezlerine kadar pek çok hizmet alanında gelişen telekomünikasyon teknolojisinin de yardımıyla, Hindistan, ucuz emek gücüyle uluslararası tekellere hizmet etmektedir. Böylece diğer ülkelerin emekçileriyle rekabet ettirilen Hindistanlı emekçiler, hem çok düşük ücretlerle çalıştırılmaya mahkum edilmekte, hem de diğer ülke emekçilerinin ücretleri ve çalışma koşullarının aşağıya çekilmesine hizmet etmektedirler. İşte bu nedenle, küresel kapitalizmin çifte sömürüsüne uğrayan Hindistan’ın sanayi ve ticaret merkezinde gelişmişlikle geri kalmışlık ve sefaletin birlikteliği, çok daha iç içe girmiş ve keskinleşmiştir!

Hiç yorum yok: