20 Haziran 2010 Pazar

15-16 Haziran'dan TEKEL Direnişine...

18/06/2010
40. YILINDA 15-16 HAZiRAN DiRENiŞi YAZI DİZİSİ-5

Bundan tam 40 yıl önce… 1970 yılında Meclis’teki iki büyük parti AP ve CHP, sermayenin kendilerine verdiği bir “emir” üzerine elbirliği ederek 274 ve 275 sayılı Yasalarda işçilerin sendika seçme ve sendika değiştirme hakkını engelleyen bir yasal düzenleme yaptı.

Bundan tam 40 yıl önce… 1970 yılında Meclis’teki iki büyük parti AP ve CHP, sermayenin kendilerine verdiği bir “emir” üzerine elbirliği ederek 274 ve 275 sayılı Yasalarda işçilerin sendika seçme ve sendika değiştirme hakkını engelleyen bir yasal düzenleme yaptı. Amaç yükselmekte olan işçi sınıfı hareketini ve özellikle de bu hareketin öncülüğünü yapan DİSK’i engellemekti. İşçiler sendikalarına ve haklarına sahip çıkmak için 15-16 Haziran’da başta İstanbul olmak üzere Ankara, Adana, Bursa ve İzmir’de direnişe başladılar. Sonuçta sermayenin kapalı kapılar ardındaki oyunuyla çıkan yasayı işçi sınıfı sokakta yürüttüğü mücadeleyle geri aldırdı.

15-16 Haziran’ın Türkiye işçi sınıfı hareketi içindeki önemini birkaç başlık altında toplamak mümkündür. Her şeyden önce emekçilerin haklarına yönelik bir saldırı karşısında sınıfsal bir tepki vermiş olması, 15-16 Haziran direnişinin en önemli özelliğidir. Zira özellikle 1947 Sendikalar Yasası’nın çıkması ve Türk-İş’in kurulması sonrasındaki sendikal anlayış (Kavel direnişi hariç) yasal mevzuat içerisinde hareket eder ve mevzuatı aşacak bir talep ortaya koymadığı gibi mevzuata rağmen mücadeleye de girişemezdi. Oysa 15-16 Haziran direnişiyle yasalaşmış bir düzenlemeye karşı mücadele yürütülerek yasayı çıkartanlar yasayı geri çekmek zorunda bırakılmıştır.

ÖRGÜTLENME HAKKI SAVUNULDU

Direnişin, örgütlenme hakkının savunulması için yapılmış olması,15-16 Haziran’ı önemli kılan özelliktir. İşçiler ekonomik hakları ya da sosyal hakları için değil, örgütlenme hakkı için bu mücadeleyi yürütmüşlerdir. Çünkü onlar, örgütlenme hakkı olmadan diğer hakların geliştirilemeyeceğinin ya da korunamayacağının bilincindedir. Elbette bu bilincin kazanılmasında en önemli etken sınıf ve kitle sendikacılığını savunan ve emekçilerin mücadele aracı olarak güvendikleri, inandıkları bir örgütün, DİSK’in var olmasıdır.

15-16 Haziran’ın Türkiye işçi sınıfı hareketi içindeki diğer bir önemi, direnişin sendikaların planladığı ve işçiyi yönlendirdiği değil işçinin sendikayı harekete geçirdiği bir eylem olmasıdır. Neden işçilerden önce sendikanın direnişi başlatmadığı konusunda DİSK yöneticileri sıklıkla eleştirilmişlerdir. Ancak işçinin sendikayı harekete geçirmesi son derece doğaldır. Eğer işçinin mücadele talebine karşı sendikacılar bunu engellemiş olsalardı o zaman eleştiriyi hak ederlerdi.

DARBE ENGELLEYEMEDİ

Ve nihayet 15-16 Haziran’ın bir başka özelliği de 1970’li yıllar boyunca artarak güçlenen işçi sınıfı mücadelesinin nirengi noktası olmasıdır. 15-16 Haziran direnişiyle birlikte ortaya çıkan işçi sınıfının gerçek gücü sermayeyi ve onun temsilcilerini korkutmuş ve 12 Mart 1971 darbesiyle işçi sınıfının önü kesilmeye çalışılmıştır. Oysa darbeye rağmen işçi sınıfı, 15-16 Haziran’da haklarını korumak ve yeni haklar elde etmek için eğer doğru mücadele yollarını kullanırsa yasaları dahi değiştirebileceğini görmüştür. Ve Türkiye işçi sınıfı, sınıf ve kitle sendikacılığı anlayışıyla tekrar önünün kesildiği 1980 darbesine kadar pek çok hak elde etmiştir.

15-16 Haziran’ın anılarda kalmış bir direniş olmaktan çıkması için maalesef tam 40 yıl beklemek zorunda kalınmıştır. Büyük direnişin 40. yılında TEKEL işçileri çok benzer bir direniş ortaya koymuşlardır. 15-16 Haziran’da olduğu gibi TEKEL direnişinde de haklara karşı yasal bir saldırı mevcuttur ve direniş bu saldırıyı engellemeye yöneliktir. TEKEL direnişi henüz sona ermemiş ve kaybedilen haklar tam olarak geri alınamamışsa da uzun yıllar sonra sadece düzeltme biçiminde de olsa- 4-c’lilerin özlük hakları iyileştirilmiştir. Ayrıca yılbaşında çıkartılması planlanan kıdem tazminatının kaldırılması ve özel istihdam bürolarının yasallaşması TEKEL direnişiyle oluşan mücadele ortamından çekinilerek rafa kaldırılmıştır.

TEKEL direnişinin 15-16 Haziran’a çok benzeyen diğer bir özelliği işçilerin sendika yönetimlerine rağmen sendikaları mücadeleye sürüklemiş olmasıdır. Ancak TEKEL direnişinin 15-16 Haziran’dan en önemli farkı ise sendikaların tutumudur. Sendikalar 1970’te gösterdiği dirayeti gösterip TEKEL direnişini sahiplenmemiş ve hatta TEKEL işçisinin mücadelesini engellemek için elinden geleni yapmıştır.

SENDİKA BÜROKRASİSİNE KARŞI MÜCADELE

15-16 Haziran’ın 40. yılında TEKEL direnişi Türkiye işçi sınıfı için yeni bir nirengi noktası olmalı ve sınıf mücadelesi bundan güç alarak yükseltilmelidir. Bunun gerçekleşebilmesi için koşullar 1970’ten çok daha uygundur. Çünkü emekçilerin ellerinden en temel hakları alınmakta ve yoğun bir sömürü içinde güvencesizliğe, yoksulluğa itilmektedir. Ama bugün eksik olan; sendikaların sınıf ve kitle sendikacılığını benimsemek yerine sermaye ve iktidarla uzlaşma içinde işçi sınıfı hareketinin önünde engel oluşturmasıdır. TEKEL direnişiyle birlikte uzlaşmacı sendikal bürokrasiye karşı da anlamlı bir mücadele başlamıştır.

Umudumuz, işçi sınıfının önündeki engelleri de kaldırarak 15-16 Haziranları aşacak çok daha büyük mücadeleleri gerçekleştirmesidir.

(*) Yrd. Doç. Dr./ Marmara Üniversitesi

Hiç yorum yok: