16 Kasım 2012 Cuma

Metal işçisinin bürokrasiye karşı mücadelesi




ÖZGÜRCE
16/11/2012
Renault işçileri, sendikalarının MESS ile yapılacak toplu iş sözleşmesi metninin açıklanmasıyla birlikte tepkilerini fabrikayı bir süreliğine işgal ederek ve iş bırakarak gösterdi. Renault işçilerine destek için gelen Bosch işçileri de T.Metal Sendikası’nın adamları olduğu iddia edilen kişilerin saldırısına uğradı.
Renault işçisinin ve daha önce benzer bir eylemle gündeme gelen Bosch işçilerinin tepkileri patrona değildir. Türkiye’de en yüksek katma değeri ve kârlılığı üreten metal sektöründe işçinin tepkisi örgütlü oldukları Türk Metal Sendikası’nın başındaki bürokrasiyedir. Çünkü sendika, her zaman olduğu gibi işçileri yok sayıp işveren sendikası MESS’le başa başa vermiş ve toplu sözleşme taslağını belirlemiştir.
MESS ile Türk Metal Sendikası arasındaki –işçiye rağmen ve işçinin çıkarlarına karşı- işbirliği tavrının geçmişi 1970’li yıllara dayanmaktadır. 1950’li yılların sonlarında özel sermayenin metal sektöründe gerçekleştirdiği yatırımlarla birlikte metal işverenleri Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS)’nı kurmuştur. 1960 yıllardan itibaren metal işçilerinin örgütlü olduğu Türkiye Maden-İş Sendikası, Kavel Grevi ve Sungurlar Direnişi başta olmak üzere metal sektöründe etkili bir mücadele yürütmüştür. Özellikle 1970’li yıllarda T. Maden-İş’in MESS işyerlerinde mücadelesinin yoğunlaşması üzerine, 1973 yılında kurulan T.Metal Sendikası, MESS tarafından T. Maden-İş Sendikası’nın karşısına rakip olarak çıkartılmıştır. 1975 yılından 2009 yılına kadar tam 34 yıl sendikanın başında olan ve ancak Ergenekon Davası’ndan tutuklanmasının ardından başkanlığı bırakan Mustafa Özbek ile MESS uzun yıllar patron-sendika arasında olmaması gerektiği kadar “yakın” bir işbirliği içerisinde olmuşlardır(!) Özbek’in başkanlığı sonrasında da MESS ile yeni yönetim kadrosu arasındaki ilişki bozulmamış; bu ilişki MESS ile T. Metal Sendikası’nın işçilere sertifika sattığı bir ortak şirket kurulmasına kadar gitmiştir.
İşçinin sermayeye karşı emeğinin hakkını savunma mücadelesinin aracı olması gerekirken; işverenle işbirliği içerisine giren sadece T. Metal Sendikası değildir elbette. Bugün Türkiye’de ve dünyada birçok sendika, sahip oldukları bürokratik yapı içinde üyelerinin iradesi olmadan işverenlerle işbirliği içerisine girmekte ve maalesef işçi sınıfından çok sermayenin çıkarlarına hizmet etmektedir. Bu durum karşısında işçilerin emek mücadelesinin aracı olan sendikaları gerçek işlevlerine döndürmek üzere sendikal bürokrasiye karşı mücadelesi, sermayeye karşı mücadeleden de öncelikli hale gelmiştir.
Türkiye’de sendikal örgütlülüğün en yoğun olduğu metal sektöründe, önce Bosch sonra da Renault işçilerinin sendikal bürokrasiye karşı mücadelesi son derece anlamlıdır. Ancak daha önce Bosch’da olduğu gibi Renault’da da birkaç günlüğüne medyada yer alan ve heyecan uyandıran eylemler şiddete varan baskılar ve öncü konumundaki işçilerin işten çıkartılmasıyla birlikte sonlanmıştır. Sınıf mücadelesinin sermayeyle de sendikal bürokrasiyle de mücadelesinin başarıyla sonuçlanabilmesi için sınıf perspektifine dayanan, işçilere güven verebilecek ve farklı işyerleri ve işkollarındaki mücadeleleri birleştirecek örgütlenmelere ihtiyaç vardır. Aksi halde işçilerin işverene ve sendikal bürokrasiye karşı mücadelesi kısa süreli heyecan yaratan ama sonuçlanamayan eylemlerle sınırlı kalacaktır(!)
Emekçinin, yoksulun hakkını yerken kılı kıpırdamayan zalimin 66. gününe giren ölüm oruçları karşısında da vicdanı körelmiştir. Zalimin zulmü karşısında verilen insanlık sınavından emekçiler azade değildir (!)

Hiç yorum yok: