9 Kasım 2012 Cuma

Üniversitede kışla düzeninden piyasa düzenine



ÖZGÜRCE
09/11/2012

Türkiye’yi ulusal ve uluslararası sermayenin ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırmak için gerçekleştirilen 12 Eylül darbesi, üniversiteleri de bu doğrultuda dizayn etmek üzere YÖK’ü kurdu. YÖK, merkezi bir yapı olarak kısa sürede üniversitede kışla düzenini egemen hale getirmiş; üniversitede militarist bir anlayış içinde anti-demokratik bir yönetim mekanizması oluşturdu. Böylece bir taraftan toplum için bilimi savunan devrimci-demokrat akademisyenler tasfiye edilirken diğer taraftan üniversite koridorları ve sınıflar polisin ablukası altına alındı.
Üniversitede, kışla düzeninin kurulmasıyla amaçlanan, akademik özgürlükleri ortadan kaldırarak üniversiteyi sermayenin ve onun çıkarlarının temsilcisi olan devletin güdümü altına sokmaktır. 12 Eylül darbe rejimi 31 yıl önce YÖK’ü kurarak oluşturduğu kışla düzeni içinde amacına büyük ölçüde ulaşmıştır. Böylece bir taraftan üniversiteler toplumdan uzaklaşıp, sermayenin güdümü altına girerken diğer taraftan kışla düzenindeki üniversitede yetişen nesiller, baskı düzenini içselleştirmiş ve 12 Eylül anlayışını bugünlere taşımıştır.
Kışla düzeni içinde üniversiteyi ve bilimi sermayenin hizmetine sunan YÖK, üniversitede yeniden yapılanmayı amaçlayan yeni bir Yükseköğretim Yasa Taslağı hazırladı (). Bu yeni taslağın şimdiki düzenden farkı, sermayenin üniversite üzerindeki dolaylı hâkimiyeti yerine, bir şirket haline dönüştürülen üniversite yönetiminde doğrudan yer almasını sağlamaktır. Sermaye temsilcilerinin yer aldığı üniversitede; akademisyenlerin, öğrencilerin, üniversite emekçilerinin hiçbir söz hakkı yoktur. Rektörler ve dekanlar, içerisinde siyasi partilerin (meclis çoğunluğuna göre) belirlediği ve sermayeyi temsil edenlerin de yer aldığı kişilerden oluşan üniversite konseyleri tarafından “atanacaktır”. Tamamen şirket yönetim kurulu işlevi görecek olan konseyler, üniversitenin tüm akademik, idari ve mali işlerini yönetecektir. Sözleşmeli hale getirilerek iş güvenceleri ellerinden alınan akademik ve idari personelin ücretleri de “performanslarına göre” bu konsey tarafından belirlenecektir.   
YÖK’ün sermaye örgütlerince çeşitli zamanlarda yayınladığı raporlara da sadık kalarak hazırladığı bu yeni taslakta üniversitede piyasa düzenini hâkim kılmayı amaçlamaktadır. 1981’de YÖK’le getirilen kışla yapılanması, üniversiteyi piyasalaştırmayı amaçlayan bir geçiş düzeniydi. Geçen 31 yıl içinde bu düzen işlevini tamamlamıştır ve artık doğrudan piyasanın hâkim olduğu bir düzene geçilmesi hedeflenmektedir.
Kışla düzeninden piyasa düzenine geçilmesi, üniversitede daha demokratik bir yapının oluşacağı anlamına asla gelmemelidir. Piyasanın yani sermayenin çıkarlarına hizmet edecek olan üniversitede kışla düzenindeki kadar bile özgürlüklere yer yoktur. Kâr ile güdülenmiş olan üniversitede sermayenin çıkarlarına hizmet etmeyen hiçbir bilgi üretilemeyecek ve sunulamayacaktır. Akademisyenlerin işsizlik tehdidiyle baskılanması sonucunda kışla düzene rağmen toplumsal kaygılarla az da olsa yapılabilen bilimsel faaliyet de yapılamaz hale gelecektir.
Sözün özü: Piyasa düzeni kışla düzeninden daha despottur. Piyasa düzeninde akademik özgürlüklerden söz edilemez. Akademik özgürlüğün olabilmesi ve insan, toplum ve doğa için bilgi üretilip sunulabilmesi ancak tüm bileşenlerin katılımının sağlandığı demokratik, özerk, finansmanı kamusal kaynaklardan sağlanan bir üniversiteyle mümkündür. Bunun için de tek yol toplumun üniversiteye sahip çıkmasıdır (!) 

Hiç yorum yok: