24 Mayıs 2013 Cuma

THY grevinde baskılar hukuksuzdur


ÖZGÜRCE
24/05/2013
Önce ÇAYKUR daha sonra THY grevi devletin sendikal hak ve özgürlükleri yok sayan yaklaşımını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Örgütlenmek, haklarını almak isteyen işçilerin devletin kolluk güçleri tarafından engellendiği birçok örnek yaşanmıştır. YÖRSAN’da, Sinter Metal’de, Hey Tekstil’de yaşananlar bu örneklerden sadece birkaçıdır. Emekçilerin yasalarda yer alan hakları için dahi bir araya gelmelerini hazmedemeyen devletin, kendi yönetimi altında bulunan işyerlerinde yaşanan hak mücadelelerine karşı gösterdiği baskı ve şiddeti daha da artmaktadır.

Devletin emekçilerin hak arayışına karşı baskı ve şiddet içeren tavrı birçok fabrika ve işyerinde görünmez iken Türkiye’nin en büyük uluslararası havaalanı olan Yeşilköy’de ayan beyan gözler önüne serilmiştir. Grev hakkını kullanmak isteyen işçilerin eylemini engellemek için Yeşilköy Atatürk Havalimanı askeri darbe dönemlerinde bile görülmedik biçimde polis ablukası altına alınmıştır. Grevi gözlemek ve işverenin grev kırıcılığı yapması durumunda bunu yargıya taşımak için grevci işçilerin bulunması gereken yer; üretimin veya hizmet sunumunun yapıldığı işyerlerinin önüdür. Oysa grevdeki THY işçileri, hizmet faaliyetlerinin gerçekleştiği yerin çok uzağında Genel Merkezin yanında bir yerde beklemeye zorlanmışlardır.

Diğer hak mücadeleleri gibi THY grevinde de devlet, uyguladığı baskı ve şiddet içeren tavrıyla gerek iç hukuka gerekse uluslararası mevzuata aykırı davranmaktadır. Örneğin Anayasanın 49. maddesinde “Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır” hükmü yer almaktadır. Sanayi kapitalizminin uygulanageldiği yaklaşık 200 yılda görülmüştür ki; çalışanların hayat seviyelerini yükseltebilmeleri ve çalışma barışının sağlanabilmesinin yegane yolu kolektif hakların özgürce kullanılması ve özellikle de grev uygulamalarıdır. Yine Anayasanın 90. maddesine göre “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.” Türkiye başta ILO’nun 87 ve 98 sayılı sözleşmeleri olmak üzere grev hakkını da içeren sendikal hak ve özgürlüklere ilişkin birçok uluslararası sözleşmeye imza atmıştır ve bunları uygulamakla yükümlüdür.

Tüm anayasal düzenlemelere karşı devlet erkini kullananların hak arayan emekçilere yönelik baskıcı tutumu Ekim 2012’de çıkartılan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na da yansımıştır. Sendikal özgürlükleri ve hak arama hürriyetini Anayasanın yukarıda belirtilen hükümlerine de aykırı biçimde sınırlandıran bu yasa, THY yönetimi tarafından grevi kırmanın yeni bir yolu olarak kullanılmak istenmektedir. Bu bağlamda THY yönetimi, 6356 Sayılı Yasa’nın “Taraflardan birinin veya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının başvurusu üzerine mahkemece, grev hakkı veya lokavtın iyi niyet kurallarına aykırı tarzda toplum zararına veya milli servete zarar verecek şekilde kullanıldığının tespit edilmesi halinde, uygulanmakta olan grev veya lokavtın durdurulmasına karar verilir” ifadesinin yer aldığı 72. maddesine dayanarak grevi yasa dışı göstermeye çalışmaktadır.

Oysa burada hukuk dışı olan Anayasa ve Anayasada belirtilen uluslararası sözleşmelere aykırı biçimde düzenlenmiş olan 6356 sayılı Yasa’nın kendisidir. Bu durumda Anayasada yer alan hükümler yasalardan üstün olduğuna göre dikkate alınması gereken Anayasanın 49. maddesi ve 90. maddede belirtildiği üzere imzalanmış olan uluslararası sözleşmelerdir. Yani THY yönetiminin iddia ettiği gibi grev uygulanması yasa dışı değildir. Yasalara ve hukuka aykırı olan THY işçisinin dayanakları son derece meşru olan grevini kırmaya çalışan devlet ve THY yönetiminin emekçi karşıtı tutumudur(!)

Devlete ve işverenlere kendi oluşturdukları burjuva hukukunu bile çiğneyerek emekçilerin en temel haklarını ihlal etme cesaretini veren hiç şüphesiz işçi sınıfının gücünü ortaya koyamayacak ölçüdeki dağınıklığıdır. İşçi sınıfının mücadele gücünü zayıflatan bu dağınıklığın nedeni olarak sendikaların sınıf perspektifinden uzaklaşmaları başta olmak üzere birçok etken sayılabilir. Emekçilerin haklarını gerileten birçok yasa gibi 6356 sayılı Yasa çıkarken gerekli mücadelenin yapılmamış olması; THY grevinin diğer sendikalar tarafından sadece göstermelik düzeyde desteklenmesi gibi somut eksiklikler işte(!) bu etkenlerin sonucudur

Hiç yorum yok: