
ÖZGÜRCE
11/10/2013
Başbakan’ın açıkladığı demokrasi
paketi, insan hakları ve demokrasiye dair evrensel değerler bakımından hiçbir
anlam ifade etmemekle birlikte AKP’nin kurulduğu 2001 yılından bu yana
savunduğu ve uyguladığı siyasete tamamen uyumludur.11 yıllık iktidarına da
yansıdığı üzere AKP’nin benimsediği siyaset üç temel ayak üzerine oturmaktadır.
Bunlardan bir tanesi Milli Nizam Partisi’nden Refah Partisi’ne uzanan geleneğin
Sünnî-İslam muhafazakârlığıdır. İkincisi ulus devlet anlayışının tezahürü olan
Türk-İslam sentezi milliyetçiliktir. Üçüncüsü de 12 Eylül darbesiyle
emekçilerin, Kürtlerin bastırılması sayesinde uygulamaya konulabilen neoliberal
ekonomi düzenidir.
Kimi zaman birbiriyle çelişen
bu üçayak üzerinde olabildiğince esnek bir siyaset yürüten AKP, muhafazakârlığı,
milliyetçiliği ve piyasacı, katı liberal anlayışı bir arada uygulayabilmektedir.
AKP’nin muhafazakârlığı başta Alevileri ve laik yaşam biçimini benimsemiş
olanların haklarını tehdit ederken milliyetçi anlayışı başta Kürtler olmak
üzere halkların siyasal ve kültürel hakları önünde bir engel oluşturmaktadır. Her
ne kadar AKP döneminde özellikle Kürt sorununa ilişkin açılımlar milliyetçilik
konusunda AKP’nin CHP ve MHP’den daha farklı olduğunu düşündürse de özellikle
2011 Haziran seçimlerinden açlık grevlerine kadar geçen süreçte akan kanı ve
KCK tutuklamalarını unutmamak gerekir. Kaldı ki AKP dönemindeki açılımlar ve
son olarak da gelinen çözüm süreci AKP’nin özgürlükçü anlayışının değil, Kürt
hareketinin sağladığı başarının sonucudur.
AKP’nin benimsediği
piyasacı, liberal anlayış, uluslararası ve ulusal sermayenin desteğini de
alarak iktidara gelmesini ve 11 yıldır iktidarda kalmasını sağlayan en önemli
etkendir. 2001 yılında Kemal Derviş tarafından hazırlanan ve piyasa
ekonomisinin tüm kurum ve kurallarıyla işlerlik kazanmasını içeren ekonomik
program AKP tarafından sahiplenilmiş ve uygulanmıştır. 12 Eylül rejiminin
yerleştirmeye çalıştığı ekonomi politikalarının devamı niteliğinde olan bu
program, kamu hizmetlerini
piyasayalaştırmayı, çalışma koşullarını esnekleştirmeyi ve sosyal hakları
ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. AKP, iktidarı boyunca başta 4857 sayılı İş
Kanunu ile 5510 sayılı Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu başta
olmak üzere bu hedefi yerine getirecek birçok düzenleme yapmıştır. AKP’nin
piyasacı anlayışının yansıması olan bu düzenlemelerin sonucunda iş güvencesi,
sosyal güvence büyük ölçüde ortadan kalkmış; emekçiler son derece kötü
koşullarda ve çok düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalmıştır. Kötü çalışma
koşulları iş cinayetlerini beraberinde getirmiştir. İşçi sağlığı ve iş
güvenliği meclisinin verilerine göre her ay 100’den fazla emekçi iş
cinayetlerinde yaşamını kaybetmektedir. En son açıklanan verilere göre Eylül
ayında 127 işçi iş cinayetlerinde yaşamını kaybetmiş ki bunların 7’si çocuktur.
AKP’nin piyasacı anlayışı,
sadece emekçilerin değil doğanın da sınırsızca sömürüsüne neden olmuş, yaşam
alanları rant politikalarıyla hızla tahrip edilmiştir. Tüm bunlara karşı ortaya
çıkan toplumsal tepkiler ise en sert biçimde bastırılmıştır.
Kısacası Türkiye’de zaten
var olan demokrasi sorunu, AKP’nin iktidarını dayandırdığı muhafazakâr,
milliyetçi ve piyasacı anlayış sayesinde daha da büyümüştür. Başbakan’ın açıkladığı
demokrasi paketi, AKP’nin demokrasinin önünde engel olan ve Türkiye’yi
demokrasiden daha da uzaklaştıran anlayışın olduğu gibi sürdüğünü
göstermektedir. AKP, iktidarını sürdürebilmek için kimi zaman ufak tefek
adımlar atıyormuş gibi görünerek bu üçayaklı siyasetini sürdüreceği aşikârdır.
Bunu yaparken de demokrasinden farklı beklentileri olan kesimlerin bir araya
gelmelerini engellemeye ve mücadelelerini farklı kulvarlarda sürdürmelerini
sağlamaya çalışacaktır. Oysa muhafazakârlığın, milliyetçiliğin ve piyasaya
anlayışının yarattığı ve birbirinden farklı imiş gibi görülen sorunlar bir
bütündür. Örneğin anadilinde eğitim alamayan bir Kürt aynı zamanda iş
cinayetiyle karşı karşıya olan bir emekçidir ya da inancının gereğini yerine
getiremeyen bir Alevi, HES’ler nedeniyle toprağını, suyunu kaybeden bir
köylüdür. İşte bu nedenle demokrasi mücadelesi, taleplerin ortaklaştığı
noktalar üzerinden örgütlenmeli ve sürdürülmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder