12 Haziran 2009 Cuma

ÖSS FETiŞİZMİ..!


Özgürce

12/06/2009

Çocuklarına iyi bir gelecek hazırlamayı amaçlamayan aile herhalde yoktur. Özellikle malı mülkü bulunmayan, çocuklarına servet bırakma olanağı olmayan emeği ile yaşamını sürdüren aileler için iyi bir eğitim, iyi bir gelecek anlamına gelmektedir. Genel inanışa göre iyi bir eğitimin göstergesi üniversiteden alınmış olan diplomadır. Üniversite diploması ise iyi bir iş, iyi bir gelir ve iyi bir yaşam demektir. Özellikle 1980’li yıllardan itibaren bu inanış öylesine abartılmıştır ki bugün ÖSS olarak adlandırılan üniversiteye giriş sınavları fetişleştirilerek neredeyse yaşamın en önemli hedefi haline getirilmiştir.
ÖSS’nin fetişleştirilmesi sadece üniversiteye giriş çağında değil, -eğitim sisteminin de katkısıyla- çocuğun eğitim yaşamına ilk adımı attığı 6-7 yaşlarında başlamaktadır. Aileler çocuklarını gönderecekleri ilköğretim okulunu seçerken, ÖSS’de başarı sağlayacağına inandıkları liselere girebilmesi için SBS’de başarılı sayılan okulları tercih etmektedirler. Okul seçimi dışında da ilköğretimin ilk yıllarından itibaren çocuklarını özel dersler ve dershanelerle tanıştırmaktadır.
ÖSS fetişizmi en başta ailenin ve toplumun baskısı altında kalan çocukları, gençleri etkilemektedir. Ailelerin dar bütçelerinden fedakarlıklar yaparak dersler aldırdıkları, dershanelere gönderdikleri sürekli bir yarış (rekabet) içerisine soktukları çocuklarının arkadaşlarından önde olmaları beklentisinin yarattığı baskı altında çocuklar ne çocukluklarını ne de gençliklerini gerektiği gibi yaşayabilmektedir. ÖSS fetişizminin ailelere en büyük etkisi ekonomiktir. Çocuğunu ÖSS yolunda en iyi biçimde hazırlamaya çalışan aileler gelirlerinin çok önemli bir bölümünü bu uğurda dershanelere, özel okullara kaptırmaktadır.
ÖSS fetişizminin toplumsal etkileri de son derece önemlidir. Her şeyden önce tüm eğitim sistemi ÖSS’ye odaklandığı için “insanın çevresini anlama algılama ve yönlendirmeye yönelik bir zihinsel çaba olarak” tanımlayabileceğimiz eğitimin gerçek işlevinden uzaklaşılmıştır. Dolayısıyla insanı, insan yapan düşünme, sorgulama ve tartışma yetilerinden uzak, rekabeti en büyük değer sayan nesiller yetişmeye başlamıştır.
ÖSS fetişizminin en hazin tarafı kuşkusuz, uğruna büyük paraların ama daha önemlisi çocuklukların, gençliklerin tüketildiği sürecin sonunda yaşanan hayal kırıklıklarıdır. Çünkü fetişleştirilen üniversite ve üniversiteden alınan diploma ile ne iyi bir iş ne iyi bir gelir ne de iyi bir yaşam mümkün olabilmektedir.
Türkiye’de yüksek öğretim mezunu işsizlerin oranı genel işsizlik oranının üzerindedir. Bir iş bulup çalışan üniversite mezunlarının ise çok büyük bölümü güvencesiz ve son derece düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalmaktadır. İçinde bulunduğumuz kriz süreci ve bu süreç içerisinde işsizliğin ve çalışma koşullarının daha da kötüleşmesi önümüzdeki dönemde üniversite diplomasına yönelik hayal kırıklıklarını daha arttıracaktır.
Eğitim “sektörü”ne yatırım yapan sermayedarları daha zengin etmekten, piyasaya ucuz emek gücü ve yedek işçi ordusuna yeni askerler yetiştirmekten başka bir işe yaramayan ÖSS fetişizminden biran önce uzaklaşmak gerekir. Aksi halde bu eğitim sisteminin içinde tam da sermayenin istediği gibi düşünme, sorgulama ve dayanışma güdülerini kaybetmiş insanlar yetişecektir.
Sözün özü: “ÖSS’ye inat, yaşasın hayat”

Hiç yorum yok: