23 Mart 2010 Salı

Anayasa Paketinde Toplu Sözleşme Aldatmacası….


23.03.2010

AKP, kendi ekonomisi, kendi üniversitesi, kendi bürokrasisi, kendi eğitim ve sağlık sisteminden sonra şimdi de kendi yargısını oluşturup devlet üzerindeki hakimiyetini daha da perçinlemeye hazırlanıyor. Bu kapsamda gerçekleştirmeyi planladığı Anayasa değişikliğini gündeme getirdi. Ancak Anayasa değişikliklerini istediği gibi Meclisten geçiremeyeceğini görünce de referandum yoluna girmeyi deneyecek anlaşılan.

8 yıla yakın iktidarında toplumun çok büyük kesimine yoksulluk ve işsizlik dışında bir şey getirmemiş olan AKP’nin toplum önüne –evet ve hayırdan oluşan- iki seçenek koyması kendisi için son derece risklidir. Bu nedenle AKP, artık alıştığımız şark kurnazlığını bir kez daha gösteriyor ve Anayasa değişiklik paketi içine AKP’ye “hayır” diyecek kesimlerin de desteğini alacağını düşündüğü maddeleri de sokuşturuveriyor.

AKP’nin yargıya yönelik operasyonu çerçevesinde yapmayı planladığı Anayasa değişiklik paketine “göz boyamak” babında koyulmuş özellikle iki madde dikkat çekiyor. Bunlardan biri geçici 15. maddenin kaldırılarak 12 Eylül darbecilerine yargı yolunun açılması, diğeri de 53. maddede yapılacak değişiklikle memurlara ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkının tanınması.

Darbecilere yargı yolunun açılması da, kamu emekçisinin toplu pazarlık hakkı elde etmesi de Türkiye’de emekten yana sol kesimlerin çok uzun zamandır talebidir. Ancak gündeme getiriliş biçimi ve içeriğine bakıldığında bu maddelerin “göz boyamak” amacıyla konulduğu bir kez daha anlaşılmaktadır. Zira pek çok hukukçu geçici 15. maddenin kaldırılmasının darbecileri yargılamak konusunda yeterli olmadığı düşüncesindedir. Kaldı ki 12 Eylül darbesinin ardındaki “gerçek aktörler” olan ABD hegemonyasındaki küresel kurumlar ve ulusal sermaye, bugün aynı gerekçelerle AKP iktidarının arkasındadır. Darbeyi fiilen gerçekleştirenlerin yargılanması son derece önemlidir elbette. Ancak darbenin ardındaki aktörlerden hesap sormadan sadece bunların yargılanmasıyla devlet, 12 Eylül darbesinin kirini temizlenmiş olmayacaktır. Aksine gerçek faillerin gizlenmesiyle 12 Eylül ruhu yoluna devam edilecektir.

Anayasa değişikliği paketinde kamu emekçilerine toplu sözleşme hakkının yer alması da son derece “aldatıcı”dır. Anayasanın 53. maddesinde yapılması planlanan değişiklikle “memur ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptir” ifadesi maddeye eklenmektedir. Ancak bunun hemen ardından “Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Uzlaştırma Kuruluna başvurabilir. Uzlaştırma Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.” denilerek grev hakkı tanınmamıştır. Bu haliyle getirilecek toplu sözleşmenin sonuçları itibariyle toplu görüşmeden hiçbir farkı yoktur.

Öte yandan, en geniş haklarla bile donatılmış olsa sendikal örgütlenme ve toplu sözleşme hakkının kullanılması için iş güvencesi son derece önemlidir. AKP hükümeti döneminde kamu hizmetleri hızla tasfiye edilmiş ve kamu personel sayısı azaltılmıştır. Yeni alınan kamu personelinin çok önemli kısmı da sözleşmeli yani güvencesiz olarak istihdam edilmektedir. Bu koşullarda örgütlenmek ve sendikal hakları kullanmak neredeyse olanaksızdır. Bir de bunun üzerine AKP’nin kamu emekçilerini yandaş sendikası Memur Sen’e alenen yönlendirmesi kamuda toplu sözleşmeyi tamamen anlamsız hale getirmektedir.

AKP’nin Anayasa değişikliği paketi içine bu “aldatıcı” düzenlemeleri de koyup paketi sözde demokratik bir görünüme büründürmekten beklentisi; 12 Eylül darbesini en sert biçimde hissetmiş solcu ve emekçi kesimlerin Anayasa değişikliğini yani AKP’yi desteklemesidir.

Tabi yerseniz…

Hiç yorum yok: