19/03/2010
ÖZGÜRCE
İki hafta önce 78 gün süren TEKEL direnişinin simgesi çadırlar söküldü. Ama TEKEL işçisi direnişine son vermedi. Geçen iki hafta içinde hem kendilerine güvencesiz bir yaşamı dayatan hükümet üyelerine tepkilerini gösterdiler, hem de bulundukları bölgelerdeki direnişlere destek verdiler.
TEKEL işçisi, bireysel düzeyde üzerine düşeni önemli ölçüde yaptı ve yapmaya devam ediyor. Ama sanırım temel sorun, TEKEL direnişinin başından bu yana sendikaların tutumunda. Direniş sürecinde bu köşede defalarca belirtildiği gibi, bu direniş, işçi sınıfı mücadelesi tarihinde önemli bir yer edindiyse; bu, sendikal önderlik ya da sendikal dayanışmanın değil doğrudan TEKEL işçilerinin ve onların yanında olan emekçilerinin eseridir. Burada direnişe gönülden destek veren sendikacıları elbette görmezden gelmiyorum. Ama sendikalardan gelen bu sınırlı destek, genellikle sendikaların başındaki -sayıları son derece az olan- dirayetli sendikacıların bireysel gayretiyle olmuştur. Yani sendikalar, örgütsel güçlerini samimi olarak direniş sürecine yansıtmamışlardır. Bu nedenle de, TEKEL direnişi çok daha büyük bir mücadele haline dönüştürülebilecekken, bu olanak kullanılamamıştır.
TEKEL direnişi sona ermemiştir. Hükümet, TEKEL işçilerini ve onlarla birlikte on binlerce emekçiyi 4-c ile simgeleşen güvencesiz çalışmaya mahkum etmekte ısrarlıdır. Hükümetin, sadece 2010 yılı için 4-c kadrosunda istihdam etmeyi planladığı işçi sayısı 36 bin 215’tir. Halen 4-c kadrosunda çalışan 19 bin 436 işçinin yüzde 91.5’inin, özelleştirilen işyerlerinden bu kadroya geçirilen işçiler olduğu düşünüldüğünde, yeni 4-c’li olacakların da çok önemli bir bölümünün özelleştirilecek işletmelerde halen kadrolu çalışanlar olacağı söylenebilir. 2010 yılı özelleştirme programının başında, enerji kuruluşları ve şeker fabrikaları gelmektedir.
Özelleştirme sonrasında 4-c’ye geçirilecek işçilerin çok büyük bir bölümü, Türk-İş Başkanı Kumlu’nun sendikası Tes-İş’in örgütlü olduğu enerji işletmelerinde çalışmaktadır. Yani önümüzdeki süreçte Türk-İş başkanının sendikasının üyeleri de TEKEL işçilerinin durumuna düşecektir. Hal böyleyken, 78 günlük TEKEL direnişi sürecinde Kumlu’nun başkanlığındaki Türk-İş bir tarafa, Tes-İş’in de ne kadar samimiyetsiz ve mücadeleden uzak bir tavır aldığı izlenmiştir. Umarım bu durumu çok yakın zamanda TEKEL işçisiyle aynı konuma gelecek olan Tes-İş üyesi işçiler değerlendirmektedir.
Elbette sadece Tes-İş Sendikası ve enerji işçileri değil, başta şeker işkolu olmak üzere diğer birçok işkolu için de aynı durum geçerlidir. Ayrıca özelleştirilecek işyerleri kapsamında yer almayan kamu çalışanı işçi ve memurlar da, adı 4-c olmasa da güvencesiz çalışma koşullarının dayatmasıyla karşı karşıyadır. Bunun da ötesinde, özel sektörde çalışan emekçiler için getirilmek istenen çalışma düzeni de daha farklı değildir.
OECD’nin geçen hafta açıkladığı Büyümeye Geçiş 2010 raporunda da ısrarla vurgulandığı gibi, küresel kapitalizmin yönlendiricisi kurumlar Türkiye’de kıdem tazminatının kalkmasını, asgari ücretin düşürülmesini ve esnek çalışmanın yaygınlaştırılmasını istemektedir. Ayrıca TİSK, TÜSİAD, TOBB gibi işveren örgütlerinin talepleri de aynı yöndedir. AKP Hükümeti de 8 yıllık iktidarını borçlu olduğu bu kesimlerin telkinleri ile hareket etmekte ve tüm gücüyle emekçileri güvencesiz bırakacak, yoksullaştıracak bu uygulamaları yaşama geçirmek istemektedir.
Sözün özü: TEKEL işçisinin direnişi, tüm emekçileri tehdit eden güvencesiz çalışmaya, örgütsüzleştirmeye, yoksullaşmaya karşıdır. Sendikalar bugüne kadar, TEKEL direnişinin bu bütünlüklü saldırıya karşı ortaklaştırılması gereken bir mücadele olması gerektiğini algılayamamış ve TEKEL direnişini yalnızlaştırmıştır. TEKEL işçisinin 1 Nisan’da tekrar başlayacağı direniş sürecinde aynı hataların tekrarlanmaması gerekir. Ancak maalesef, sendikalar cephesinde bu yönde bir çaba görülmemektedir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Popüler Yayınlar
- Üniversite’de Neden ve Nasıl Örgütlenmeli?
- Patron, devlet, ‘sendika’ ve Özak direnişi…
- ÖMK sadece öğretmenlerin meselesi mi?
- Sefalet ücretinin sorumlusu kim?
- Emeklilik sisteminin yeniden yapılanması ve ‘aktüeryal denge’ masalı!
- KAPİTALİST ÜRETİM SİSTEMİNDE EMEĞİN VAROLMA MÜCADELESİNİN VAZGEÇİLEMEZ ARACI: GREV
- Algı operasyonunun yeni hedefi: Emeklilik sistemi
- TARİHSEL SÜREÇTE BİR PARANTEZ: “SOSYAL GÜVENLİK HAKKI”
- Kürt’e halay yasağının hedefi sadece Kürtler mi?
- ‘Aktüeryal denge’ masalı -2
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder