26 Temmuz 2012 Perşembe

Üniversitede harç kalkacak(mış) ya sonra?..

ÖZGÜRCE
27/7/2012


1990 yılların sonları 2000’li yılların başlarında özerk, demokratik üniversiteyi savunanların en çok dillendirdikleri talep: YÖK başkanı Kemal Gürüz’ün istifa etmesi ve üniversite harçlarının kaldırılmasıydı. Kemal Gürüz üniversitelerin başında “Padişah yetkisiyle donatılmış” bir kişi olarak bir taraftan yükseköğretim sisteminde neoliberal yeniden yapılanmayı inşa etmeye çalışıyor; üniversiteleri devletin ve sermayenin güdümüne sokmaya çabalıyordu. Diğer taraftan ise üniversiteyi piyasalaştıran ve devlet güdümüne sokan bu girişimlere karşı çıkan ve akademik özgürlükleri savunan akademisyen ve öğrenciler üzerinde baskı kuruyordu. İşte bundan dolayı da Kemal Gürüz YÖK başkanlığını yürüttüğü sekiz yıl (1995-2003) süresince tepkilerin hedefinde yer aldı.

Kemal Gürüz’ün inşa etmeye çalıştığı yüksek öğretim sistemi, girişimci üniversite modeline dayalıdır. Bu modelde üniversitenin bir işletme gibi kâr odaklı faaliyet gösteren bir kurum haline dönüştürülmesi amaçlanır. Şirketleşen üniversite kârını ürettiği bilgiyi piyasaya satarak ve eğitim faaliyetleri karşılığında öğrencilerden aldığı ücretlerden elde ettiği gelirle sağlar. Nihai amaç öğrenim giderlerinin bütününü öğrenciden sağlamak olsa da bir geçiş sürecine ihtiyaç vardır. İşte bu geçiş sürecinde öğrenim giderlerinin bir kısmı devlet tarafından karşılanırken öğrencilerden de “harç” adı altında para alınır. Bir taraftan bu harçlar arttırılıp, öğrenciler kredi ya da burs yoluyla harçları karşılamaya yönlendirilirken diğer taraftan da özel üniversitelerin önü açılır.


Gürüz döneminde giderek yükselen öğrenci harçları karşısında “parasız üniversite” talebi daha yüksek sesle ifade edilmeye başlamıştır. Gürüz döneminde ve sonrasında harçların kaldırılması ve üniversitenin parasız olması talebiyle sayısız eylem yapılmış; bu eylemler nedeniyle birçok öğrenci idari ve adli soruşturmalara maruz kalmış; kimi öğrencinin eğitim hakkı engellenirken kimi de yaşamlarının en verimli dönemini hapishanelerde geçirmiştir.


Özerk, demokratik üniversite için Kemal Gürüz’ün istifasını isteyen sloganların atıldığı yılların üzerinden yaklaşık 10 yıl geçmiştir. Bugün Kemal Gürüz cezaevindedir. Gürüz’ün cezaevinde bulunmasının nedeni ne üniversiteyi toplumsal işlevlerinden uzaklaştırıp sermayenin güdümüne sokmak istemesi ne de üzerine baskı kurduğu, birçoğunun yaşamını kararttığı öğrenciler içindir. Gürüz 28 Şubat soruşturması nedeniyle cezaevindedir. Gürüz’ün cezaevinde bulunma nedeni ile üniversiteyi devletin güdümüne sokma amacı arasında bir bağ kurmak mümkündür. Ancak üniversitenin piyasalaştırılmasına yönelik olarak Gürüz’ün üstlendiği misyonun onu cezaevine gönderen AKP Hükümeti tarafından büyük bir başarıyla sürdürüldüğünü de unutmamak gerekir.


Gürüz’ün girişimci üniversite modeli AKP döneminde önemli aşama kaydetmiş ve yükseköğretim sisteminde piyasalaşma sürecinde neredeyse sona gelinmiştir. Bu çerçevede hazırlıkları yapılan ve muhtemelen önümüzdeki yasama döneminde Meclis gündemine gelecek olan yasa tasarısıyla bu sürecin tamamlanması hedeflenmektedir.


10 yıl önce özerk, demokratik üniversite için mücadele edenlerin talebi olan harçların kaldırılması, yükseköğretim sisteminde piyasalaşma sürecinin son aşamasına gelindiği bir dönemde Başbakanın “Harçları kaldırın!” buyruğu ile bir kez daha gündeme gelmiştir. Bu buyruğu memlekette her şeye “muktedir” olan Başbakanın bir anda insafa gelip öğrencilere bahşettiği bir “nimet” olarak görenler olabilir. Ancak sadece yükseköğretimin değil tüm eğitim sisteminin piyasalaştırıldığı 4+4+4 sistemini getiren yasanın henüz mürekkebi kurumamışken “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” sözü üzerinden düşünmek daha doğru olacaktır.


4+4+4 sistemi gündeme geldiğinde Başbakanın “Dershaneler kalkacak” sözünü de anımsatarak, AKP’nin toplumun çıkarlarına zarar verecek her düzenlemeden önce ağızlara bir parmak bal çaldığını belirtmek gerekir. Tamamı piyasalaşmış bir eğitim sistemi içerisinde öğrenciden bir miktar “harç” alıp eğitim maliyetinin geri kalan kısmının devlet katkısıyla karşılanması yukarıda da belirttiğimiz gibi geçiş süreci uygulamasıdır. Son aşamasına gelinmiş olan yükseköğretim sisteminde piyasalaşma sürecinde 1980’li yıllardan bu yana uygulanan “öğrenim harcı”nın artık yeri kalmamıştır.


Tepkilere maruz kalmamak için bir süreliğine öğrencilerden bir harç veya ücret talep edilmeyebilir. Ancak AKP’nin uyguladığı ekonomi politikası ve eğitim politikasının gereği olarak çok yakın bir zamanda öğrencilerin şirketlere bağımlı hale getirildiği burs sistemi ve/veya borçlandırıldıkları kredi sistemi uygulamaya konulacaktır.



Sözün özü: 10 yıl öncesine kadar özerk, demokratik üniversite isteyenlerin “Gürüz istifa” talepleri nasıl Kemal Gürüz’ün cezaevine konulmasıyla karşılık bulmadıysa; harçların kaldırılacağı söylemi de “parasız üniversite” taleplerini karşılamamaktadır. Aksine Gürüz’ün büyük katkı sağladığı üniversitelerin toplumdan kopartılıp sermayeye hizmet eden kuruluşlar haline getiren piyasalaşma süreci son sürat devam etmektedir. Dolayısıyla özerk ve demokratik üniversite mücadelesine ihtiyaç bugün her zaman olduğundan daha fazladır(!)

Hiç yorum yok: