8 Şubat 2013 Cuma



02 Şubat 2013, Cumartesi

Akademi Susmayacak Forumu İstanbul'da yapıldı:

'Bilim insanı olmak düzeni sorgulamayı, 'suç işlemeyi' gerektirir'

Akademisyen, asistan, bilim insanı ve öğrenciler, "Üniversitede Hak İhlalleri ve Mücadele Arayışları" başlıklı forumda bir araya geldi.
"Akdemi Susmayacak", "Üniversitede Hak İhlalleri ve Mücadele Arayışları" konulu forum bugün İstanbul'da çok sayıda akademisyenin katılımıyla düzenlendi.
İstanbul Tabip Odası Konferans Salonu'nda düzenlenen forumda, akademi ve bilim üzerindeki baskılar ve mücadele perspektifleri tartışıldı. Forumun açılış konuşmasını Prof. Dr. Beyza Üstün yaptı.
'SALDIRI BİLİME, BİLİM ÖZGÜRLÜĞÜNE'
Son dönemde, bilim ve bilim insanlarına yönelik baskı ve saldırılara dikkat çeken Üstün, "Saldırı bilime, bilim özgürlüğüne" dedi. Büyük saldırılarla karşı karşıya olan akademinin derin sessizlik içerisinde olduğunu kaydeden Üstün, çalıştayda bir araya gelen bilim insanları olarak bu sessizliği bozma çabası içerisinde olduklarını vurguladı.
Çalıştayın, önümüzdeki dönemi örgütleme, mücadele hattı çizme bakımından yol haritası görevi göreceğini belirten Üstün, "Bizler çalışmalarımızı kapalı salonlarda paylaşırken, bir tarafta başka şeyler oluyor. Başka arkadaşlarımız saldırılara maruz kalıyor. Endüstriyel kapitalizmi teşhir ettiği için arkadaşlarımız baskıya maruz kalıyor. Çayda, sütte radyasyon değerlerini paylaştığı için tehdit ediliyor" dedi.
'ÜNİVERSİTELER SERMAYE BİRİKİMEN SOKULMAK İSTENİYOR'
Üniversitelerin de yaşam alanları gibi sermaye birikimine sokulmak istendiğini söyleyen Üstün, kapitalizm ve iktidar ortaklığı ile bilim üzerinde baskı kurulduğunu ifade etti. Üstün, "Demokratik haklarını kullandıkları için, üstelik de konuşmak gibi en temel haklarını kullandıkları için öğrenicilerimiz gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, okullardan uzaklaştırılıyor. Diğer yandan tüm yaşam alanları gibi üniversiteler de ticarileştirilmek isteniyor" dedi.
Kapitalizm ve iktidar ortaklığında yürütülen ehlileştirme ve öğütme çabalarına üniversite yönetimlerinin de dahil olduğunu kaydeden Üstün, bilgileri ve araştırmalarını halkla paylaşan, halk için araştırma yapan tüm akademisyenler, bilim insanları, akademik personel hakkında soruşturma ve cezalarla baskı kurulmaya çalışıldığını söyledi.
'KORKMUYORUZ, KARARLIYIZ...'
Gazetecilerin, sanatçıların da baskı altına alındığını kaydeden Üstün, şöyle devam etti: "Sistem, örgütlü yaşamı suç sayıyor. Bizler farklı mücadele alanında yürüyenler ve eklenenlerle birlikte bir birlikteliği örüyoruz. Korkmuyoruz, düşüncelerimiz birlikte söylemeye, riski yaşayacak ya da yaşayanlarla paylaşama deva edeceğiz. Konularımızı yaşam alanlarını var etmek üzerinden belirleyeceğiz. Çünkü artık araştırmalar yaşam alanlarını yok etmek üzerinden yürüyor."
İktidarın, bilim insanlarına, araştırma ve çalışma yaparken izin alma zorunluluğu getirdiğini de söyleyen Prof. Dr. Üstün, "Tüm bunlar olurken akademi susuyor. Bizler susmadık. Her alanda konuştuk, yürüdük. Ama susanları konuşturmaya, yaptıklarının neye hizmet ettiğini onlara anlatmakta kararlıyız. Akademiyi bilimin hizmet alanına dönüştürmeye kararlıyız. Bilimin halk için yapılması gerektiğine inananlardanız." şeklinde konuştu.
Ardından Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu, "Akademiye, bilime saldırının dünü, bugünü, yarını" konulu sunum yaptı.
'BİLİM İNSANI OLMANIN GEREĞİ DÜZENİ SORGULAMAKTIR'
Karl Marks'tan alıntı yaparak konuşmasına başlayan Müftüoğul, "Düzen egemenler için çalışır. Değiştirilmesini istemek ve bunun için çalışmak en büyük suçtur. Bilim insanı olmanın gereği düzeni sorgulamaktır. Dolayısıyla bilim insanı olmak suç işlemeyi gerektirir" dedi. Müftüoğlu, toplumun yararına çalışmayan bir bilim insanının, zaten bilimi egemenlere teslim etmiş olduğunu söyledi.
'MARSİZMİ SAVUNANLAR BASKILANIYOR, DIŞLANIYOR'
Ünlü düşünür Sokrates'in, Atina'nın köhnenimiş düzenini sorguladığı ve bunu gençlere anlattığı için idam edildiğini hatırlatan Müftüoğlu, şunları söyledi: "Marksizm ve Markist ideolojiyi savunanlar, 160 yıldır kapitalist toplum içinde baskılanıyor, dışlanıyor. Türkiye'de de egemen sınıf ve resmi ideoloji bilimi boyunduruk altına almak için sürekli çabalıyor. 1948 yılında Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde Behice Bora ve arkadaşlarının üniversiteden uzaklaştırılması gibi. 12 Eylül faşits cuntası yüzlerce devrimci, demokrat, aydın akademisyeni üniversiteden uzaklaştırdı. Cunta bunu yaparken 'bilim insanı adıyla' İhsan Doğramacı'yı kullandı. Üniversite ve bilim üzerindeki baskılar sistematik hale geldi. Tekil, değil bir bütün olarak herkes baskı altına alındı."
Müftüoğlu, YÖK düzeni içerisinde geçen 32 yıl boyunca üniversitelerin akademik özgürlük ve toplum için bilim ilkesinden uzaklaştığını, doğmaların geçerli hale geldiğini, tartışmadan uzak, özgürlüklerin olmadığı biralan haline dönüştürüldüğünü vurguladı.
Yeni YÖK Yasa Tasarısı'nı da değerlendiren Müftüoğlu, tasarının, akademi ve bilim dünyasını güvencesizleştirdiğini, yoksullaştırdığını, sanayi işçisi haline getirerek, baskı ve denetim altında tutmayı hedeflediğini belirtti, "Bu YÖK Yasası da, kışla düzeninin oluşturduğu darbe yasasından farklı değil. Darbe yasası kışla düzenini getirdi, bu piyasa düzenini getiriyor" dedi.
'BİLİM İNSANI YAŞADIĞI ÇAĞA, TOPLUMA VE DOĞAYA KARŞI SORUMLUDUR'
Müftüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Buna karşı çıkılmazsa akademi zaten kendiliğinden egemenlerin denetimi altına girecek. Bilim insanı yaşadığı çağa topluma ve doğaya karşı sorumludur. Mahkemelere, soruşturma kurullarına karşı asla sorumlu değildir. Bunun gereğini yerine getirmesi gerekir. Bizim üzerimizde baskı ve korku duvarı örmeye çalışıyorlar, egemenlere biat etmemizi, bilimi ve kendimizi onların hizmetine sunmamızı istiyorlar. Bunu kırmanın tek yolu birlikte ve örgütlü olmamızdır."
Avukat Zihnet Özçelik, "Bilim insanlarına ve bilim özgürlüğüne üniversitelerin yaklaşımı" başlığı altında hukuksal değerlendirmelerde bulundu.
Yeni YÖK Yasa Tasarısı'nın, bilimi ciddi bir kıskaç altına aldığını söyleyen Av. Özçelik, "Bilim özgürlüğüne ve bilim insanlarına şaşı bakıyorlar" dedi.
Av. Çelik, birlikte mücadelenin önemine işaret etti, "Mış gibi yapmak, sinmek gibi davranış biçimleri bize yol aldırmaz. Güce ihtiyacımız var" şeklinde konuştu.
Çalıştayın ikinci bölümünde ise "Üniversitede mücadele deneyimleri" üzerine konuşmalar yapıldı.
Onurumuzu Savunuyoruz Hareketi adına Dr. Ali Özyurt, sunum yaptı, Kocaeli Dilovası'nda insan sağlığı ve doğayı tehdit eden hava kirliliğine karşı rapor hazırladığı ve bunu kamuoyu ile paylaşıldığı için soruşturma ve yargılamalara maruz kalan Dr. Onur Hamzaoğlu'na destek için verilen mücadele deneyimlerini aktardı.
ODTÜ ayaklanması ve İTÜ'de yaşanan asistan kıyımına karşı verilen mücadele deneyimlerine ilişkin de sunumlar yapıldı.
Sunumların ardından öğle arası verildi. Forum öğle arasının ardından, "Üniversitede hak ihlalleri" başlıklı oturumla, basına kapalı olarak devam etti.
EmekDünyası.Net/ETHA

Hiç yorum yok: