19 Eylül 2014 Cuma

İş güvencesi yoksa can güvenliği de yok!

ÖZGÜRCE
19/09/2014

İş cinayetleri tüm hızıyla devam ediyor. Ekmek parası için canını kaybeden emekçilere her gün yenileri ekleniyor. İş cinayetlerinde onlarca işçinin bir seferde ölmediği yani iş cinayeti katliam boyutuna ulaşamadığı sürece ne medyanın, ne hükümetin ne de toplumun gündemi oluyor. Oysa günde en az 5-6 işçi Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde, çeşitli iş kollarında ölmeye devam ediyor.
Hükümet, iş cinayetlerinin üstünün örtülemediği, bu konuda toplumsal duyarlılığın arttığı dönemlerde, ölen işçileri şehit ilan ederek, adli ve idari soruşturmaların yapılacağını söyleyerek ya da gerekli önlemlerin alındığı yönünde açıklamalar yaparak cinayetin sorumluluğunu üzerinden atmaya çalışıyor. Oysa AKP Hükümetinin uyguladığı politikalar iş cinayetlerinin temel gerekçesini oluşturan koşulları hazırlıyor. AK Parti 2023 Siyasi Vizyonu, AKP Hükümet programları, AK Parti programı; AKP hükümetleri döneminde hazırlanan kalkınma planları, 2023 hedefiyle hazırlanan Ulusal istihdam Stratejisi ve AKP’nin 12 yıllık iktidarı döneminde çıkarttığı yasalar, AKP’nin iş cinayetlerine neden olan politikalarını açık biçimde ortaya koyuyor.
AKP’nin temel belgelerinde hedef olarak belirlenen “küresel rekabet koşullarına uyum” ve bunun sağlanmasının aracı olarak kabul edilen “emek piyasalarının esnekleştirilmesi” anlayışı iş cinayetlerinin zeminini hazırlamaktadır. AKP, küresel rekabet koşullarına uyumu üretim maliyetlerini en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda da en ucuz enerji, en ucuz hammadde ile birlikte işgücünü en ucuza sağlamak istemektedir. Emek piyasasında istihdam biçimlerinin, çalışma sürelerinin, ücretlerin esnekleştirilmesi de emek maliyetini düşürmenin yolu olarak görülmektedir. 
Emek piyasasında esneklik, sermayenin değişen üretim ve pazar koşullarına uyum sağlarken; iş -istidam- güvencesini ortadan kaldırmakta; emekçilerin işi, ekmeği, geleceği tamamen patronun inisiyatifine bırakılmaktadır. Bu da patronun emekçiyi denetimi altına alıp, emek gücünü dilediği gibi sömürmesine olanak sağlamaktadır. İşi, ekmeği, geleceği patronun iki dudağı arasına sıkışmış olan emekçi de işten çıkartılma korkusuyla ne örgütlenebilmekte, ne de çalışırken yaşamını tehlikeye atacak koşullara itiraz edebilmektedir. 
Soma’da gerçekleşen madenci katliamı, Torunlar inşaatta gerçekleşen katliam ve diğer tüm iş cinayetleri ve katliamların ardından geriye kalan işçilerin ifadeleri, çalışırken can güvenlikleri olmadığını ama işlerini kaybetmek korkusuyla buna karşı çıkamadıklarını açıkça ortaya koymaktadır. Bu konuda en son ve en çarpıcı örnek, son torba yasada madencilerin koşullarını bir nebze düzeltilmesi karşısında Zonguldak’ta patronlarının maliyetler arttığı gerekçesiyle madenleri kapatma kararına işçilerin verdiği tepkidir. Zonguldak’ta işçiler, işlerini kaybetmemek için canları pahasına çalışmayı kabullenmiş, torba yasada kendilerine getirilen iyileştirmelere karşı çıkarak, kârı azalıyor diye madeni kapatan patronla birlikte gözyaşı dökmüşlerdir. 
İşçilerin canları pahasına en kötü koşullarda çalışmaya tepki yerine rıza göstermesi, AKP’nin sermayeye sınırsız sömürü koşullarını sağlama politikasındaki başarısı olarak değerlendirilebilir. Zaten ulusal ve uluslararası sermaye, “yatırım iklimini” ve “istikrarı” sağladığı için AKP’nin uyguladığı politikaları her fırsatta taktir etmekte ve siyaseten de açık ya da örtük olarak AKP’yi desteklemektedir. 
Burada temel sorun, iş cinayetlerinin zeminini oluşturan ekonomik program ve istihdam politikaları karşısında sendikaların gerekli tepkiyi göstermemesi ve hatta kimi sendikaların işçilerin katledilmesine neden olan bu politikaları desteklemesidir. Sendikalar içinde sorumluluk sadece işçi sendikalarına ait değildir. Kamu hizmetlerinde esnek istihdam biçimlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte iş güvencesini belli sınırlılıklar içerisinde de olsa koruyan kamu emekçileri bu kısmi ayrıcalıklarını kaybetmektedir. Sağlık gibi bazı alanlar dışında kamu işyerlerinde fazlaca öne çıkmayan iş cinayetleri, iş güvencesinin kaybedilmesiyle birlikte kamu emekçileri için de ciddi bir tehdit haline gelecektir. Dolayısıyla işçi sendikalarıyla birlikte kamu emekçi sendikalarının da iş cinayetlerini ve bunun nedeni olan politikaları gündemine alarak ortak bir mücadele programı ortaya koyması gerekir.
Sözün özü: İşçi cinayetleri, AKP’nin 12 yıldır uyguladığı ve 2023 yılına kadar da uygulamayı hedeflediği; iş güvencesini tamamen ortadan kaldırarak, Türkiye’yi patronlar için ucuz işçi cenneti, emekçiler için ise işçi cehennemi haline dönüştüren politikaların sonucudur. AKP’nin hedeflerine ulaşmaktaki başarısı, emekçiler için iş güvencesiyle birlikte can güvenliğini de tamamen ortadan kaldıracaktır. Sendikalar, AKP’nin politikalarını destekledikçe ya da bu politikalara karşı mücadeleyi örgütlemekte yetersiz kaldıkça işçi cinayetlerinin de ortağı olacaktır!

Hiç yorum yok: