22 Temmuz 2022 Cuma

KYK borçları ve HDP farkı…

23 Temmuz 2022

Ekonomide yaşanan çöküş ve özellikle enflasyondaki hızlı yükselişle birlikte üzeri bugüne kadar örtülmeye çalışılan sosyal sorunlar yakıcı biçimde hissedilir hale geldi. Giderek ağırlaşan sorunlar, AKP iktidarının daha fazla sorgulanmasına neden olurken; iktidara alternatif arayışında olanlara da “bu sorunlara yaklaşımı” üzerinden muhalefeti değerlendirme olanağı sundu.


Barınma, beslenme, sağlık, sosyal güvenlik… derken, “Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) öğrenim kredisi faizlerinin -enflasyon farkının yansıtılmasıyla- yüzde 130’lara yükselmesi ve öğrencilerin geri ödenmesi gereken borçların aldıkları kredinin neredeyse üç katına çıkması” son günlerde en çok tartışılan sorunların başına yerleşti. 


Kredi borçlarına uygulanan fahiş faiz (enflasyon farkı) artışına karşı öğrencilerin yükselen tepkisi

ve muhalefetin eleştirileri üzerine saray/AKP hükümeti KYK kredi borçları için bir düzenlemeye gitmek zorunda kaldı. Öğrencilerin öğrenim kredisi borçlarını enflasyon ve faiz farkı olmaksızın, sadece anaparayı geri ödeyeceklerine yönelik açıklama, pazartesi günü yapılan Kabine Toplantısı sonrasında, bizzat Erdoğan tarafından yapıldı. Bu açıklamada Erdoğan, öğrenim kredisi alan 3 milyon 157 bin gencin bulunduğunu ve bu uygulamayla "26 milyar liralık yükün öğrencilerin sırtından kaldırılacağını" söyledi. Ayrıca KYK vasıtasıyla 2002'de lisans öğrencilerine 45 TL aylık öğrenim kredisi verilirken; 2022'de lisans öğrencilerine 850 TL verildiğini de -övünerek- sözlerine ilave etti.


Cumhuriyet tarihinde vergi borçlarını silerek, teşvik ve istisnalar tanıyarak sermayeye en fazla kaynak aktaran hükümetin başındaki kişinin “gururla” açıkladığı KYK kredilerinden silinen faiz miktarı (öğrenci başına ortalama 8 bin 250 TL civarındadır) şirketlerin silinen borçlarının yanında “devede kulak” bile değildir. Öte yandan 2002’de 45 TL’lik öğrenim kredisi ile yaklaşık 3,6 gram altın alınabilirken, bugün ödenen 850 TL ile sadece 0,87 gram altın alınabilir. Yani 2022’de öğrenim kredisinin alım gücü 20 yıl öncekinin neredeyse dörtte biri kadardır. Bugün bir öğrencinin aldığı krediyle memleketine gidiş-dönüş otobüs bileti almakta bile zordur örneğin… Öğrencilerin ne beslenme, barınma, ulaşım ne de eğitim araç-gereç ihtiyaçını karşılamayan kredilerin geri ödenmesi ise ayrı bir problemdir. Zira yükseköğretim mezunu gençlerin önemli bölümü işsizdir; iş bulup çalışabilenlerin çok büyük kısmı ise asgari ücret seviyesinde ya da daha altında bir ücretle çalışmaktadır. Bu nedenle faiz bir yana, gençler aldıkları öğrenci kredisinin ana parasını ödemekte dahi zorlanmaktadır.  


Erdoğan, KYK öğrenim kredisi faizlerinin silinmesini propaganda vesilesi haline getirmek isterken kaş yapayım derken göz çıkarmış; öğrencilerin, gençlerin 20 yıllık AKP iktidarında yoksulluğa, işsizliğe itildiğini adeta itiraf etmiştir. 


Seçim sahtı mahalline girilen bir süreçte iktidar kadar, iktidar alternatifi olarak görülen muhalefetin meseleye yaklaşımı da önemlidir. Öğrencilerden gelen tepkiler üzerine konuyu gündeme ilk getiren CHP lideri Kılıçdaroğlu, ”Faizli KYK borçlarını ödemeyin! Bir sene içinde iktidara geliyoruz; iktidara geldiğimizde sizden sadece ana para talep edilecek, o da iş bulduğunuzda.” çıkışı yapmıştır. İYİ Parti’nin bu konuda önerisi, öğrencilerin sosyal sorumluluk projelerinde çalışarak KYK kredi borçlarını ödemeleri”dir. DEVA Partisi ise “Kredi borcununun peşin ödenmesi durumunda enflasyondan kaynaklanan faiz artışından vazgeçilmesi ve öğrenciler iş sahibi olana kadar geri ödemelerin ertelenmesi”ni önermiştir. 


Millet İttifakı içinde yer alan bu partilerden İYİ Parti ve DEVA’nın önerisitefeci devlet” anlayışının savunulmasından öteye gitmezken, AKP’nin faizleri silerek attığı geri adım Kılıçdaroğlunun önerisine paraleldir. Bu nedenle Erdoğan’ın açıklaması sonrasında sosyal medyada, faizlerin silinmesinden dolayı teşekkürü -AKtrollerin tüm çabasına rağmen- Erdoğan değil, Kılıçdaroğlu almıştır.  


Millet İttifakı partileri ile AKP iktidarı, aralarındaki nüans farklılıklarına rağmen öğrencileri borçlandırmaya dayanan liberal uygulamanın devamında ortaklaşırken, parlamentodaki muhalefet içinden tek farklı öneri HDP’den gelmiştir. HDP, üniversite eğitimi sırasında öğrenim ve katkı kredisi alıp borçlanan milyonlarca öğrencinin borçlarının silinmesi için bir kanun teklifi hazırlayarak TBMM Başkanlığı’na sunmuş; bu teklifinde, KYK’ya olan tüm borçlarının silinmesini ve öğrencilere bundan böyle “karşılıksız burs” verilmesi gerektiğini savunmuştur.


Öğrencilerin kredi ile borçlandırılması, eğitimin piyasalaşarak sermaye için kâr alanı haline gelmesine yol açan neoliberal dönüşümün sonucudur. Neoliberal dönüşüm sürecinde dışsal faydası -toplumsal yararı- yüksek bir alan olan ve bu nedenle de okul öncesinden yükseköğretime kadar kamusal bir hizmet olarak sunulması gereken eğitim; bireyler arası rekabetin arenasına dönüşmüştür. Özellikle AKP döneminde mantar gibi biten özel okullar, özel üniversiteler ve “her ile üniversite, her ilçeye fakülte ve yüksekokul açma politikası”, sadece büyük sermayeyi değil, -evini kiralayarak vs- orta halli yurttaşları da “öğrencileri gelir kapısı olarak görme” anlayışına ortak etmiştir. 


Karşılıksız burs”u savunarak HDP, sadece aşırı yükselen enflasyon ve işsizlik nedeniyle milyonlarca gencin borcunu ödeyemez duruma gelmesine çözüm bulmanın ötesinde “devletin -Anayasa’da da yer alan- sosyal işlevlerini” anımsatmıştır! Eğitimden sağlığa, sosyal güvenlikten barınmaya, istihdama kadar tüm sosyal sorun alanlarında bu yaklaşımı sürdürmesi ve önerilerini daha da somutlaştırması, “çözümün adresi” olma yolunda HDPye önemli katkı sağlayacağı gibi seçimlerde Demokrasi İttifakı’na yönelik toplumsal desteği de arttıracaktır. 

Hiç yorum yok: