27 Şubat 2009 Cuma

İşsizlik Üzerinden Oynanan Oyuna Dikkat!..

27/02/2009

ÖZGÜRCE



İşsizlik, emeğinden başka geliri olmayanlar için yaşamsal bir sorundur. Emekçi, iş bulamaz yani emek gücünü satamazsa geliri olmaz ve yaşamını sürdüremez. Emekçi için böylesine yaşamsal bir sorun olan işsizliği sermaye, yedek işçi ordusunun kaynağı olarak görür ve işsizliği emek maliyetini düşürmek, daha fazla kâr elde etmek için bir olanak olarak değerlendirir. Bu nedenle işsizliğin azaltılması ya da ortadan kaldırılmasını sermaye ve onun çıkarlarının savunucusu olan siyasi iktidarlar öncelikli bir sorun olarak görmezler. Ne zaman ki kapitalizm krize girer ve işsizlik, sermayenin çıkarlarına hizmet edecek düzeyin üzerine çıkar, işte o zaman sermaye ve onun iktidarları, işsizliği bir sorun olarak tanımlamaya başlarlar. Sermayenin işsizliği bir sorun olarak tanımlaması ve işsizliği azaltmak üzere getirilen programların emekçiler için yaşamsal olan bu sorunu ortadan kaldıracağını düşünmek, çok büyük bir yanılgı olur.Sermayenin -bugün olduğu gibi- işsizliğin önlenemez biçimde arttığı kriz dönemlerinde gündeme getirdiği işsizlik sorununu çözme söylemlerinin ardında, şu gerçekler yatmaktadır:· İşsizliğin çığ gibi büyümesi ve emekçilerin iş bulma umutlarını kaybetmeleri, sistemi sorgulamalarına neden olur. Böylece emekçilerin örgütlenme ve sermayeye karşı mücadele etme eğilimleri artar. İşsizliği önleme programları ile sorunun çözüleceği umudu yaratılarak, sisteme yönelik tepkiler yumuşatılmaya çalışılır.· İşsiz kalanlarla birlikte işini kaybetme korkusu yaşayanlar da -gelirleri olmasına rağmen- tüketimden, özellikle de kredi kullanılarak gerçekleştirilen tüketimden kaçarlar. Böylece başta konut ve otomobil olmak üzere dayanıklı tüketim mallarına talep durur. İşsizlik programları ile işini kaybetme korkusunun önlenip, tüketimin yeniden canlandırılması amaçlanır.· İşsizlik ortamını gerekçe gösteren sermaye, ücretleri baskı altına alır, esneklik uygulamalarını daha da yaygınlaştırır. Ayrıca sermaye, işsizliği önlemeye yönelik programlar ile “istihdam üzerindeki yüklerin kaldırılması” talebini gündeme getirerek emek maliyetini (ücret, sigorta primi, vergi vs.) üzerinden atmaya çalışır. Böylece sermaye, üzerinden artı değer elde ettiği emekçinin maliyetini devlet aygıtı üzerinden topluma yükler ve kârları daha da yükselmiş olur.· İşsizliği önleme söylemi, devlet üzerinden sermayeye aktarılacak olan kaynaklar için toplumu ikna etmeyi amaçlar. Özellikle toplumun yoksullaştığı kriz dönemlerinde toplumun vergilerinden oluşan devlet bütçesinin toplumsal ihtiyaçlar yerine sermayeye aktarılması, işsizlik söylemi üzerinden meşru hale getirilmeye çalışılır. Böylece kendi cebinden milyarlarca doların sermayeye aktarılmasıyla işsizliğin önleneceğini zanneden geniş toplum kesimlerinin tepki göstermeyeceği düşünülür. Bugün başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere tüm kapitalist ülkelerde ve tabii Türkiye’de de krizi ve krizin neden olduğu işsizliği önleme adı altında devletler aracılığı ile sermayeye trilyonlarca dolar aktarılmaktadır. Maalesef emek örgütleri henüz bu oyunun farkına varmış değildir. Bu nedenle sermayenin istekleri doğrultusunda getirilen işsizliği önleme programlarına karşı çıkmak bir tarafa, kendileri -“krizin faturasını ödemeyeceğiz” başlığı ile yayınladıkları programlarda- sermaye ile benzer talepleri ortaya koymaktadır. Sözün özü: Emeği temsil eden örgütler, henüz krizi ve kriz karşısında sermayenin oyununu algılayamamış ve hatta onun bir parçası haline gelmiştir. Emekçiler, krizin faturasını gerçekten ödemeyeceklerse, önce krizi ve kriz karşısında sermayenin izlediği stratejiyi doğru algılamalıdırlar. Aksi halde yanlış algılamalar üzerinden geliştirilecek bir mücadelenin başarı şansı olmayacaktır!

Hiç yorum yok: