19 Mayıs 2009 Salı

Kamuda 4/C Uygulaması ve Kölelik Düzeni


15/05/2009

ÖZGÜRCE

Hükümet, kamuda esnek çalışma rejimini yeniden gündeme getireceğinin sinyallerini vermeye başladı. Bu kapsamda, özellikle kamu emekçilerinin hizmet sunum sürecinde daha yoğun çalıştırılmaları ve iş güvencelerinin ortadan kaldırılmasına yönelik Kamu Personel Reformu da raftan indi ve yeniden önümüze geldi. Ancak, halihazırda mevcut yasal düzenlemeler üzerinden kamu hizmetlerinin sunumunda esneklik uygulamaları gerçekleştirilmektedir. Özellikle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu içerisinde istihdam biçimlerine yönelik tanımlama farklılıkları esneklik uygulamaları için dayanak haline getirilmiştir. Kanunun 4. maddesine göre kamu hizmetlerini gerçekleştirenler memur (4/A), sözleşmeli personel (4/B), geçici personel (4/C) ve işçiler (4/D) olarak dört farklı statüye ayrılmışlardır. 1975 yılında gerçekleştirilen bu düzenleme, kamu hizmetlerinin piyasalaşma sürecine girdiği 1980’li yıllara kadar önemli bir sorun teşkil etmemiştir. Ancak, 1980’lerle birlikte uygulamaya konulan neoliberal politikalar kapsamında gerçekleştirilen özelleştirmeler ve kamuda başlayan esnekleştirme uygulamaları ile birlikte bu maddedeki hükümler, esnekleştirme ve emekçileri bölme aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bugün aynı işyerinde, aynı niteliklere sahip ve aynı işi yapan kamu çalışanlarının bu statü ayrıştırması nedeniyle özlük hakları arasında büyük farklılıklar doğmaktadır. İş güvencesi, ücret ve sosyal haklar başta olmak üzere yaratılan bu farklılık, özellikle 4/C ile çalışanlar için “kölelik” koşullarını anımsatır hale gelmiştir. İçlerinde önemli bir kısmı işyerleri özelleştiği için diğer kamu kurumlarına gönderilen personelden oluşan 4/C’lilerin her şeyden önce statü tanımlamalarında bir karmaşa vardır. 657 sayılı DMK, 4/C maddesinde çalışanları “bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet görenler” olarak tanımlamıştır. Bu tanımlama, memur statüsü için belirtilmiş olan “…asli ve sürekli kamu hizmetinin ifası ile görevlendirilenler” hükmüne uymadığı için 4/C’liler memur sayılmamaktadır. Ama yasa, 4/C maddesinde açıkça “…sözleşme ile çalışan ve memur sayılmayan kişilerdir” tanımlaması yaptığı için 4/C’liler işçi olarak da kabul edilmemektedir. Ne işçi ne de memur kabul edilmeyen 4/C’liler, işçi sendikalarına mı yoksa kamu emekçi sendikalarına mı üye olabilecekleri belirlenemediği için sendika haklarını kullanamamaktadır. Bunun yanı sıra “bir yıldan az süre” ile çalışmaları öngörüldüğü için ücret ve sosyal haklarını en fazla 10 ay süreyle alabilmektedir. Geriye kalan 2 aylık sürede ise ne sosyal güvenceleri ne de ücret hakları vardır. Hangi kurumda çalıştırılacakları, hangi işi yapacakları ve çalışma saatleri, amirlerinin insafına bırakılmıştır. 4 ayda 2 günden fazla sağlık raporu alamaz ve mazeret izni kullanamazlar; yani, hasta olmaya dahi hakları yoktur. Ayrıca 4/C’liler, emeklilik ikramiyesi alamaz ve diğer kamu çalışanlarının yararlandığı yiyecek, giyecek, yolluk ve ödeneklerden de yoksundur. Kısacası devlet, 4/C uygulaması ile kamu hizmetlerini kölelik düzeni içinde çalıştırdığı emekçilere yaptırmaktadır. Bu düzenin birinci elden mağdurları -şimdilik- kamu emekçileri içinde görece az sayıda bulunan 4/C ile çalışanlardır. Ama kamu hizmetlerinde piyasalaşma ve esnek çalışma düzeni yaygınlaştıkça, hiç kuşku olmasın 4/C kamuda hakim çalışma düzeni olacaktır. Dolayısıyla bugün 4/C’lilerin karşı karşıya olduğu sorunları 4/A, 4/B, 4/D olarak tasnif edilmiş tüm kamu emekçilerinin sahiplenmesi ve mücadelenin ortalaştırılması gerekir.

Hiç yorum yok: