12 Nisan 2013 Cuma

Gerçek ve kalıcı barış için...!


ÖZGÜRCE
12/04/2013

Bir tarafın baskı altına alınmasıyla barış olur mu? Bir tarafın sindirilerek de olsa susturulması barış olarak kabul edilirse eğer bu soruya evet denebilir. Türkiye, 30 yıldır Kürt halkını sindirerek “barış”ı sağlamak istiyordu ama beceremedi. Kürt halkı direndi ve barışın ancak kültürel ve siyasal hak taleplerinin karşılanmasıyla gerçekleşebileceğini kabul ettirdi. Böylece her iki tarafın da rızasıyla gerçekleşecek hakiki bir barışın yolu açılmış oldu.
Eğer barışı baskı ve sindirme ile değil de tarafların rızası üzerinden gerçekleştirme yoluna girmişseniz bu sürecin demokrasinin en geniş tanımlamasına uygun biçimde yürütülmesi gerekir. Yani bir taraftan barışalım derken diğer taraftan demokrasinin en temel koşulları bile ayaklar altına alınarak karşı taraf üzerinde baskı kurulmaya çalışılırsa sadece bugün değil gelecek için de barışın yolları kapatılmış olur.
Kürt sorununun çözümü ve savaşın son bulması için yürütülen barış sürecinin başarısı her şeyden önce devletin bu süreçteki samimiyetine bağlıdır. Bunu anlamak için ise devletin demokrasiyi ne kadar içselleştirdiğine ve yaşama geçirdiğine bakmak gerekir. Toplumun birçok kesiminin baskı altında bulunduğu bir yapıda toplumun sadece barış için müzakere edilen kesimine bir takım demokratik haklar tanıyıp, diğer kesimler üzerindeki antidemokratik uygulamaları sürdürerek barış için gerekli ortam sağlanmış olmaz.
AKP Hükümeti, bir taraftan Kürt sorununu barışçıl yollardan çözeceğini söylerken diğer taraftan suyuna, toprağına, üniversitesine, sinemasına, sosyal haklarına, emeğine ve ekmeğine sahip çıkmak isteyen toplum kesimlerini en şiddetli biçimde baskılamaktadır. Bu da özellikle baskıya uğrayan kesimlerde barışa yönelik sürecin sorgulanmasına yol açmaktadır. Bu sorgulama son derece yerindedir. Ancak sürecin sorgulanmasına yol açan kaygılar nedeniyle barış sürecine karşı olmak ve bu süreç içerinde yer aldığı için Kürt tarafını sorgulamak, suçlamak insafsız bir yaklaşım olacaktır. Zira barış sürecine yönelik kaygıların nedeni, toplumu en antidemokratik yöntemlerle baskı altına almaya çalışan ve barış sürecini kullanarak totaliter rejime kapı açacak bir anayasal düzeni kurgulayan siyasi iktidardır. Siyasi iktidarı demokrasiye zorlayacak olan ise toplumsal mücadelelerdir. Kürtler mücadele konusunda üzerlerine düşeni son derece ağır bedeller ödeyerek yerine getirmiştir. Bugün barış sürecinden kaygı duyanlar Kürt halkını sorgulamak yerine demokrasi mücadelesinde üzerlerine düşeni yerine getirmelidir(!) 

Hiç yorum yok: