ÖZGÜRCE
04/07/2014
Türkiye’de iktisadi, siyasi ve sosyal birçok sorun vardır ama bu sorunların kaynağı demokrasi yoksunluğudur. Katliamlara, sömürüye, ötekileştirilmeye, savaşa karşı çıkanlar karşılarında devletin şiddetini bulurlar. Çünkü demokrasi, devlet denen mekanizmayı ellerinde bulunduran egemenlerin en büyük korkusudur.
Türkiye, her ay ortalama 100-120 işçinin iş cinayetlerinde öldürüldüğü (Haziran 2014’te iş cinayetlerinde yaşamını kaybeden işçi sayısı 141 olmuştur), her gün en az iki kadının erkekler tarafından katledildiği, Sivas, Roboskî, Reyhanlı gibi katliamların aydınlatılmadığı, Kürtlerin anadilde eğitim başta olmak üzere kültürel ve siyasal haklarının kısıtlandığı, Aleviler başta olmak üzere inanç özgürlüğünün engellendiği, doğanın canlı yaşamını imkansız kılacak ölçüde tahrip edildiği, örgütlenme özgürlüğünün sınırlandırıldığı, grevlerin yasaklandığı bir ülkedir (listeyi daha da uzatmak mümkündür). Bunların tümü Türkiye’nin en temel sorununun “demokrasi” olduğunu göstermektedir.
Türkiye’nin demokrasi sorununu çözebilmesi için şüphesiz demokrasi yoksunluğu nedeniyle ezilen kesimlerin güçlerini bir araya getirebilmesi son derece önemlidir. 2011 seçimlerinde oluşan emek, demokrasi ve özgürlük bloğu ile bunun ardından kurulan HDK ve HDP’yle süren cephe hareketi Türkiye’de demokrasi mücadelesinin ortaklaşmasına önemli katkı sağlamıştır. Bu cephe, Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanı adaylığı etrafında genişleyerek sürmektedir.
Selahattin Demirtaş, bu ülkede ötekileştirilmiş, kimliği yok sayılmış bir Kürt olarak dünyaya gelmiş ve yaşamı boyunca da ötekileştirilmeye, yok sayılmaya karşı mücadele etmiştir. Demirtaş’ın içinde yer aldığı Kürt özgürlük hareketinin mücadelesi, sadece Kürt halkının değil Türkiye’de demokrasi ihtiyacı olan tüm ezilmişlerin, sömürülenlerin ve ötekileştirilenlerin de mücadelesi olmuştur. Dolayısıyla Demirtaş, egemenlerin tüm baskı ve şiddetine karşı Türkiye’de demokrasi mücadelesinin doğrudan içinde yer almıştır.
Türkiye gibi demokrasi yoksunu bir ülkede toplumun demokrasiden yana tercihte bulunması ve demokrasi mücadelesinin içinden gelen bir kişiyi cumhurbaşkanı seçmesi, Türkiye halkları için makus talihini yenmek ve özgürleşme yolunda bir sıçrama yaratmak anlamına gelecektir. Ancak bu gerçekleşmese bile Türkiye halklarının dikta rejimine razı edilmeye çalışıldığı bir dönemde toplumun önüne demokrasi mücadelesinden gelmiş gerçek bir demokratın seçenek olarak sunuluyor olabilmesi bile başlı başına önemlidir. Demirtaş’ın seçimde alacağı oy oranı demokrasi mücadelesinin bundan sonraki süreci açısından belirleyici olacaktır. Bu bağlamda cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde emek ve demokrasi güçlerinin göstereceği çaba, demokrasi mücadelesi için son derece önemlidir!
***
Yukarıda çizmeye çalıştığımız demokrasi yoksunluğuna karşı mücadelede, sendikalar son derece önemli aktörlerdir. Sendikaların demokratikleşmede üzerine düşen rolü üstlenebilmesi, iki temel özelliği barındırmasına bağlıdır: 1) Sendikaların devlet ve sermayeden bağımsız olması, 2) Demokratik bir iç işleyişe sahip olması. Türkiye’de sendikaların önemli bir bölümü bu iki özelliği de taşımaz. Patronlar ve siyasi iktidar, sendikaları denetimleri altında tutar ve sendikaların işçilerin hakları için de demokrasinin gelişmesi için de mücadele etmelerini engeller. KESK, tüm baskılara karşı direnerek sermaye ve devletten bağımsız olmayı başarabilmiş nadir sendikal örgütlenmelerden biridir. Ancak demokratik iç işleyiş bakımından diğer tüm sendikalar gibi KESK’in de önemli eksiklikleri vardır. KESK ve KESK’e bağlı sendikalar özellikle 4688 sayılı yasayla birlikte “fiili ve meşru mücadele hattı” yaklaşımından uzaklaşmış; kararlar, işyerlerinde tartışılmadan, merkezi düzeyde alınmaya başlamıştır. Bu da sendika yönetimlerinin işyerleriyle bağının zayıflamasına ve üyeler arasında sendikaya yabancılaşma eğilimlerinin artmasına yol açmıştır.
3 Temmuz’da 8. Olağan Genel Kurulu başlayan KESK, 1990’lı yıllardan bu yana Türkiye’de demokrasi mücadelesinin öncü güçlerinden biridir. Umuyorum KESK, 8. Olağan Genel Kurulu’nda başta sendika içi demokrasiye ilişkin eksikliklerini giderecek, emek ve demokrasi mücadelesinde yoluna daha güçlü biçimde devam edecektir.
Bu yazının kaleme alındığı sıralarda demokrasi cephesinin cumhurbaşkanı adayı Demirtaş, KESK’ten destek isteyens bir konuşma yapmıştır. Bu destek talebine vereceği yanıt, cumhurbaşkanlığı seçiminde alacağı tavır ve bu süreçte yürüteceği kararlılık KESK’in Türkiye’de demokrasinin inşasında oynayacağı rolü de belirleyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder