18 Temmuz 2014 Cuma

İşçinin, emekçinin cumhurbaşkanı olur mu?


ÖZGÜRCE
18/07/2014

Devletin egemen sınıfın elinde olduğu sınıflı toplumlarda devletin başındaki kişi (adı cumhurbaşkanı da olsa) de egemenlerin temsilcisi olur elbette. Birçok kapitalist ülke gibi Türkiye’de de olan budur. Bugüne kadar cumhurbaşkanının antidemokratik seçim yasalarıyla oluşan parlamento tarafından seçildiği Türkiye’de egemenlerin hükmettiği halklarla birlikte işçi ve emekçileri temsil eden birinin cumhurbaşkanı olabilme ihtimali bile söz konusu olmamıştır. 

Türkiye’de ilk kez cumhurbaşkanı -parlamentoda grubu bulunan partilerin gösterdiği adaylar içinden- yurttaşların kullanacağı oylarla belirlenecektir. Egemenler, adayların parlamentoda grup oluşturabilmiş partiler tarafından belirlenmesi koşulunu kendilerini güvenceye almak için getirmişlerdir. Ancak Haziran 2011 seçimlerinde Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blokunun desteklediği ve bugün HDP çatısı altındaki milletvekillerinin oluşturduğu parlamento grubunun cumhurbaşkanı adayı belirleyebilmesi ezilen, ötekileştirilen kesimlerle birlikte emekçiler için de önemli bir fırsat yaratmıştır. Gerçi egemenler emekçileri, ezilenleri temsil edecek bir adayın seçilmesini engellemek için her türlü antidemokratik yöntemi kullanmaktan geri durmamışlardır. Ama AKP ve CHP tarafından körüklenen kutuplaşma siyasetinden biraz olsun arınıp; sömürünün kader olmadığı, ortak mücadeleyle ortadan kaldırılabileceği bilinciyle hareket etmek, tüm engellemeleri boşa çıkartacaktır.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde oy pusulasında yer alacak üç adaydan hangisinin emekçilerin temsilcisi olabileceğini anlamak son derece kolaydır. Bunun için adayların, hangi siyasi partiler tarafından aday gösterildiği, geçmişte savundukları fikirleri, gerçekleştirdikleri icraatları, söylemleri ve seçim için ortaya koydukları yazılı belgeleri incelemek yeterlidir.

Emekçilerin en yakından tanıdığı aday kuşkusuz Erdoğan’dır. Kendi kurduğu ve halen başında olduğu AKP tarafından aday gösterilen Erdoğan,12 yıllık başbakanlığı döneminde emekçilerin büyük mücadelelerle elde ettiği hakları ortadan kaldırmıştır. Onun başbakanlığı döneminde esnek, güvencesiz çalışma yaygınlaşmış, emekçiler en kötü koşullarda çalışmaya rıza göstermeye zorlanmıştır. Sosyal güvenlik büyük ölçüde ortadan kalkmış, sağlık, eğitim ve diğer tüm kamu hizmetleri ticarileşmiştir. Erdoğan’ın başbakanlığında en az 13 bin işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir. Halen TBMM’de görüşülmekte olan ve Soma katliamını sermayeye kıyak geçmek için fırsata dönüştürülen torba yasa Erdoğan’ın emekçilere, onların haklarına yaklaşımını gösteren en son örnektir. Demokrasi kavramının içinin boşaltılıp, kupkuru hale getirildiği vizyon belgesinde de Erdoğan, “Yeni Türkiye” olarak sermayenin Türkiye’sini tarif etmiştir. Sermayenin Türkiye’sinin emekçiler için anlamı; daha fazla sömürü, daha fazla iş cinayetinden başka bir şey değildir.

Adaylar içinde en az tanınanı CHP ve MHP’nin adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’dur. Türk-İslam sentezine dayalı devletçi bir gelenekten gelen İhsanoğlu, ne akademik yaşamında ne de diplomatlığı döneminde demokrasi, özgürlükler konusunda en ufak bir referansa sahip değildir. İslam ülkelerinin küresel kapitalizme entegrasyonunu amaçlayan İslam İşbirliği Teşkilatının genel sekreterliğini yapmış olan İhsanoğlu’nun seçim bildirgesi de demokrasiyle pek bir yakınlığı olmadığını göstermektedir. İhsanoğlu, seçim bildirgesini “ekmek” üzerine kurmuş ve “ekmek için” sloganını seçmiştir. Ancak İhsanoğlu’nun ekmeği, Erdoğan’ın demokrasisi gibi kupkurudur. Ekmeğin alın teri olduğundan söz eden İhsanoğlu’nun bildirisinde ekmeği kazanmak için hangi koşullarda çalışıldığı ve o koşulların düzelmesi için neler düşündüğüne bir cümlede bile olsun yer verilmemiştir.   

Cumhurbaşkanı adayları içinde diğer bir seçenek Selahattin Demirtaş’tır. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku olarak parlamentoya giren milletvekillerinin içinde yer aldıkları HDP ve parlamento dışındaki demokrasi güçleri tarafından aday gösterilmiştir. Bütün yaşamı Türkiye’de insan hakları ve demokrasi mücadelesiyle geçmiştir. Türkiye’de ezilenlerin, sömürülenlerin, ötekileştirilenlerin ortak mücadele alanı olarak kurulan HDP’nin eş başkanıdır. “Yeni Yaşam Çağrısı” başlıklı tutum belgesinde demokratik Türkiye için görüşlerini ve hedeflerini açık biçimde ortaya koymuştur. Bu belgede esnek çalışma düzeniyle emekçilerin haklarının gasbedildiği vurgulanmış; “İş cinayetlerinin denetlenmesi, çocuk işçiliğinin önlenmesi, mevsimlik tarım işçilerinin çalışma koşullarının yeniden düzenlenmesi için doğrudan müdahil olan, başta güvencesiz çalışanlar olmak üzere tüm emekçilerin sosyal haklarının takipçisi bir cumhurbaşkanlığı…” hedef olarak belirtilmiştir. 

Gerek bugüne kadar sürdürdüğü ve bundan böyle daha da fazla sahipleneceğini belirttiği demokrasi mücadelesi gerekse doğrudan emekçilere yönelik hedefleri, seçildiği taktirde Demirtaş’ın emekçilerin cumhurbaşkanı olacağını göstermektedir.

Sözün özü: Evet,  Demirtaş seçildiği taktirde işçilerin, emekçilerin de cumhurbaşkanı olacaktır. Emekçilerin kendi cumhurbaşkanlarına kavuşabilmesini sağlayacak tek koşul emekçilerin Demirtaş’ın cumhurbaşkanı olarak seçilmesi için çalışmaları ve ona oy vermeleridir! 

Hiç yorum yok: