31/03/2009
Her seçim sonrasında olduğu gibi 29 Mart’ın ardından da seçmenin ne mesaj verdiği, seçimi hangi partinin kazanıp hangisinin kaybettiği tartışmaları başladı. Seçimin galibi konusunda kesin bir kanı oluşmazken, AKP’nin başarısızlığı konusunda hemen tüm kesimler ortaklaşıyor. Eğer başarı ya da başarısızlık bir önceki seçimlerde alınan oyun kıyaslanması ile yapılırsa bu genel kanı doğru olabilir. Ama iki seçim arasında iktidar partisinin icraatı üzerinden bir değerlendirme yapıldığında AKP’nin başarısız olduğunu söylemek pek de mümkün değildir. Aksine iktidarda bulunduğu altı buçuk yılda gerçekleştirdiği icraatlara ve seçim sürecindeki söylemine bakıldığında AKP’nin son derece başarılı olduğu bile söylenebilir. AKP’nin seçim başarısı öyle küçümsenecek bir başarı da değildir. AKP, sadece Türkiye’de değil, dünyadaki tüm muadilleri arasında da görülmemiş bir başarı elde etmiştir.
AKP’nin siyaset yaşamına girmesi, iktidara taşınmasının ardındaki amaç ve iktidarı boyunca üstlendiği görev: Türkiye’nin tüm boyutlarıyla neoliberalizme eklemlenmesidir. Diğer bir söyleyişle, uluslararası ve ulusal sermaye ile ABD’nin çıkarları doğrultusunda Türkiye’nin yeniden yapılandırılmasıdır. 1980’de başlayan bu yeniden yapılandırma sürecinde darbecilerin korumasındaki Özal’ın ANAP’ı dahi -AKP kadar sosyal haklara saldırmamasına rağmen- iktidarda kalmak konusunda AKP kadar başarılı olamamıştır. Türkiye’dekine benzer neoliberal yeniden yapılanma sürecinden geçen diğer pek çok ülkede de AKP gibi bu görevi üstlenmiş partiler, uzun süre iktidarda kalmayı başaramamıştır.
Oysa AKP, daha bir buçuk yıl önce gerçekleşen seçimden bu yana sağlıktan, sosyal güvenliğe pek çok alanda sosyal hakları ortadan kaldırmış ve iktidarı boyunca uyguladığı politikaların iflas ettiği bir krizde milyonlarca emekçi işsiz kalmış, yoksullaşmıştır. Üstüne üstlük AKP, tüm bunların üzerine işsizliğe, yoksulluğa ittiği kesimleri beceriksizlikle, dürüst olmamakla suçlayarak, adeta bu durumdaki milyonlarca emekçiyle alay etmiştir. Ayrıca yolsuzluk, kayırma, tehdit, iftira, yargıya müdahale gibi pek çok iddia da yine AKP ile özdeşleşmiştir.
Tüm bunlar ortadayken AKP’nin oy oranındaki yüzde 6-7’lik bir düşüş, başarısızlığın değil önemli bir başarının göstergesidir. AKP’nin bu başarısının ardındaki en önemli etken, emekçi kesimlerin sorunlarına gerçekçi çözümler sunan partiler ile bu kesimlerin buluşamamasıdır. Zira sistemin savunucusu partiler için idari ve mali her türlü kolaylık sağlanırken, sistemi sorgulayan, alternatifler sunan partiler, liberal demokrasi anlayışının ürünü olan seçim sistemi ile etkisizleştirilemeye çalışılmaktadır.
Sistemin kendisini yeniden üretmesi üzerine tasarlanmış sahte demokrasi aygıtları aşılmadığı takdirde tüm seçimlerin kazananı AKP ve onun gibi partiler olurken kaybedeni daima sermaye dışındaki toplum kesimleri olacaktır.
AKP’nin siyaset yaşamına girmesi, iktidara taşınmasının ardındaki amaç ve iktidarı boyunca üstlendiği görev: Türkiye’nin tüm boyutlarıyla neoliberalizme eklemlenmesidir. Diğer bir söyleyişle, uluslararası ve ulusal sermaye ile ABD’nin çıkarları doğrultusunda Türkiye’nin yeniden yapılandırılmasıdır. 1980’de başlayan bu yeniden yapılandırma sürecinde darbecilerin korumasındaki Özal’ın ANAP’ı dahi -AKP kadar sosyal haklara saldırmamasına rağmen- iktidarda kalmak konusunda AKP kadar başarılı olamamıştır. Türkiye’dekine benzer neoliberal yeniden yapılanma sürecinden geçen diğer pek çok ülkede de AKP gibi bu görevi üstlenmiş partiler, uzun süre iktidarda kalmayı başaramamıştır.
Oysa AKP, daha bir buçuk yıl önce gerçekleşen seçimden bu yana sağlıktan, sosyal güvenliğe pek çok alanda sosyal hakları ortadan kaldırmış ve iktidarı boyunca uyguladığı politikaların iflas ettiği bir krizde milyonlarca emekçi işsiz kalmış, yoksullaşmıştır. Üstüne üstlük AKP, tüm bunların üzerine işsizliğe, yoksulluğa ittiği kesimleri beceriksizlikle, dürüst olmamakla suçlayarak, adeta bu durumdaki milyonlarca emekçiyle alay etmiştir. Ayrıca yolsuzluk, kayırma, tehdit, iftira, yargıya müdahale gibi pek çok iddia da yine AKP ile özdeşleşmiştir.
Tüm bunlar ortadayken AKP’nin oy oranındaki yüzde 6-7’lik bir düşüş, başarısızlığın değil önemli bir başarının göstergesidir. AKP’nin bu başarısının ardındaki en önemli etken, emekçi kesimlerin sorunlarına gerçekçi çözümler sunan partiler ile bu kesimlerin buluşamamasıdır. Zira sistemin savunucusu partiler için idari ve mali her türlü kolaylık sağlanırken, sistemi sorgulayan, alternatifler sunan partiler, liberal demokrasi anlayışının ürünü olan seçim sistemi ile etkisizleştirilemeye çalışılmaktadır.
Sistemin kendisini yeniden üretmesi üzerine tasarlanmış sahte demokrasi aygıtları aşılmadığı takdirde tüm seçimlerin kazananı AKP ve onun gibi partiler olurken kaybedeni daima sermaye dışındaki toplum kesimleri olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder