20/03/2009
ÖZGÜRCE
Söyleyeceğime belki inanmayacaksınız ama ben Başbakan başta olmak üzere bu AKP’lileri seviyorum! Neden mi? Temsilcisi oldukları sistemin gerçek yüzünü en açık biçimiyle ortaya koydukları için. Daha önceleri benzer duyguları bir zamanlar Liberal Parti’nin başkanı olan Besim Tibuk için de hissetmiştim. O da çok net ve hiç kıvırmadan -emekçi düşmanlığını içeren- gerçek düşüncesini, ne yapmak istediğini söylerdi. Şimdi AKP, Liberal Parti’nin; AKP yöneticileri de Tibuk’un yerini aldı önemli ölçüde… Ama bir farkla... Besim Tibuk’un partisinin ismi de niyetini son derece açık biçimde ifade ediyordu; “adalet” ve “kalkınma” gibi, toplumun kulağına hoş gelecek kavramların arkasına gizlenmemişti!.. Olsun, AKP bugün yarıştığı partilerin pek çoğundan daha dürüsttür yine de! Bana inanmazsanız söylediklerine bakın. Başbakan, “Kredi kartı borcu olanlara dürüst gözüyle bakmam” diyor. 2 milyon kişi kredi kartı borçlusuyken, hem de tam seçim arifesinde, hem de krizi aşmak için insanların tüketim yapması için kırk takla atılırken…Başka ne diyor Başbakan? Diyor ki ‘Vergiyi indirdim; 23 bin TL’lik otomobilin fiyatı 20 bin TL’ye, 600 bin TL’lik evin fiyatı 520 bin TL’ye düştü’; “haydi vatandaş, kaçırma koş ev al, araba al!” diyor. Ne zaman söylüyor bunu; işsizliğin resmi rakamlarda yüzde 13.6’lara vardığı, gerçekte ise yüzde 30’ları aştığı; halen işi olanların ücretlerinin düştüğü ya da işten çıkartılma tehdidini her geçen gün daha yakından hissettiği; esnafın, küçük üreticinin kepenklerini kapattığı bir dönemde… Yani vatandaşın ev, araba değil, eve ekmeği nasıl götüreceğini düşündüğü bir dönemde söylüyor bunu Başbakan…Başbakan kızar belki ama AKP’yi ondan daha güzel ifade eden AB Başmüzakerecisi, Devlet Bakanı Egemen Bağış oldu şimdiye kadar. Başbakan’ın tercümanı ve Vakko’nun bayii de olan taze bakanımız, piyasa ekonomisinin nimetlerini anlatırken “Sosyalizmin ne Iphone’u (internet bağlantılı cep telefonu) ne de plazma televizyonu vardı” diyor. Aslında sayın bakan son derece önemli bir konuya temas ediyor. Gerçi reel sosyalizm döneminde kapitalizmde de ne Iphone ne de plazma televizyon vardı ama olsun, yine de “haklı” bakanımız. Haklı, çünkü sosyalist blok bugün hâlâ ayakta olsaydı da belki Iphone ve plazma televizyon olmayacaktı. Onun yerine iş güvencesi, sosyal güvence, sağlık hakkı, eğitim hakkı ve insanın insanca yaşaması için gerekli diğer haklar olacaktı. Ama milletimizin vekili mümtaz bakanımız, milletin Iphone ve plazma televizyona; iş, sosyal güvence, sağlık ve diğer haklardan daha fazla ihtiyacı olduğunu tespit etmiş olmalı ki serbest piyasa ekonomisini bu veciz cümleyle savunmuş. Tabii bu arada krizde kapitalizmin çöktüğünü düşünenlere de “sakın sosyalizmi düşünmeyin; Iphone’nunuz, plazma televizyonuz olmaz haa” diyerek de gözdağı vermiş.İşini kaybetmiş, kepengini indirmiş milyonlarca işsiz, İş Kurumu önünde sabahtan akşama sıra beklerken, asgari ücretin yarısına razı kapı kapı iş ararken, bakanın bu gözdağını nasıl karşılar; Başbakan’ın krize ve kriz karşısında vatandaşın durumuna çare gördüğü düşüncelere ne der bilemeyiz. Ama “baklanın dilin arkasında kalmaması” bakımından gösterdikleri “dürüst” söylem için Başbakanıyla, bakanıyla AKP’yi kutlamak gerekiyor(!) Ayrıca bu nedenden dolayı onları sevdiğim konusunda da ısrar ediyorum!..Sonuç olarak: Emekçi düşmanlığını açıkça otaya koyan söylemine karşın AKP’nin 29 Mart seçimini önemli bir farkla kazanması, sanırım sürpriz olmayacaktır. Bu ironik tablonun sorumlusu; -gerçekleri göremediği iddia edilen- emekçilerden daha çok, sandık başında emekçiye doğru dürüst bir alternatif sunamayan “sol” ve “emekten yana” siyasal yapılardır. Bu tablonun değişmesi için sorumluların (mazeret üretmeyi bir yana bırakarak) şapkalarını önlerine koyup, bugüne kadar yaptıkları ve yapamadıklarını düşünmeleri ve bunun değişmesi için uğraş vermeleri gerekir!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder