29 Ekim 2010 Cuma

Üniversitede Türban Üzerine…

29/10/2010

ÖZGÜRCE


Türkiye’de hizmet alan bakımından kıyafet sınırlamasının olduğu tek kamu alanı eğitimdir. Yani okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar hizmet alan durumunda olan öğrenciler her istedikleri kıyafetle okula gidemezler. Üniversite dışındaki okullarda belirli bir kıyafet giyinme zorunluluğu varken üniversitede dini simge haline gelmiş kıyafetler dışında belirli bir sınırlama yoktur. 12 Eylül referandumu sonrasında yeniden alevlenen tartışmalar, daha önce de olduğu gibi üniversitede dini simge olarak kabul edilen “türban”a yönelik yasağın kaldırılması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Hal böyle olunca bir kıyafet biçimi olan türbanı, üniversitenin işlevlerini de dikkate alarak değerlendirmek gerekmektedir. Üniversitede türban üzerine düşüncelerimi, bu konunun daha önce gündeme geldiği 2008 yılında bu köşede yayınlanan “Türban ve Üniversite Üzerine…” başlıklı yazıda ifade etmeye çalışmıştım. 1 Şubat 2008 tarihli bu yazıda yer alan düşüncelerimi konunun güncelliğini göz önünde bulundurarak bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Üniversite, bu köşede birçok kez dile getirmeye çalıştığım gibi bilimsel bilgi üretmesi ve sunması gereken bir kurumdur. Bilimin olmazsa olmaz koşulu ise özgür düşünme ve tartışma ortamının gerekliliğidir. Yani, bilimsel faaliyet içinde bulunacak kişiler (öğrenciler de bu faaliyetin doğrudan içindedir) tamamen dogmalardan uzak düşünmeye ve sorgulamaya açık olmalıdır. Mutlaklaştırılmış kabullerin ötesine geçemeyen itaatin, özgür düşünceyi engellediği de anımsanırsa böyle bir anlayış içerisinde gerçeklikleri anlamak, sorunları çözmek ve toplumsal ilerlemeye katkı sağlamak nasıl mümkün olabilir?


Üniversiteye ilişkin bu genel tanımlamadan sonra gelelim türbana; mademki bir inancın gereği olarak talep edilmektedir, o halde en temel insan haklarından biri olması gereken inanç özgürlüğü bağlamında diğer giyim kuşam şekilleri gibi türbana da karşı olmamak gerekir. Ancak, konu “üniversitede türban” olunca, dini bir simge olan türbanı tercih edenlerin mutlaklaştırılmış kabulleri olduğu ve bu kabuller doğrultusunda itaatin, özgürce düşünme ve sorgulamanın önüne geçeceği kaygıları ortaya çıkmaktadır. İşte bu noktada türban ya da benzeri inanç simgelerini taşıyanların bilimsel faaliyet içinde katkı sağlamaları beklenemez. Dolayısı ile üniversitede türbanı değerlendirirken şekil açısından değil, türbanın altındaki zihniyetin bilim ve üniversitenin işlevleriyle arasındaki çelişki açısından konu ele alınmalıdır.


Burada haklı olarak şu soru akıllara gelecektir: Peki, bilimsel faaliyete engel olacak dogmalar, mutlaklaştırılmış, itaate dayalı düşünceler sadece türbanla mı ortaya çıkar, türbanın yasak olması üniversitelerde düşüncenin özgür olduğu anlamına mı gelir?


Sorunun cevabı elbette “hayır” olacaktır. Başı açık ama beyni örtülü birçok kişi üniversitelerdedir ve zaten üniversitelerin bugün işlevlerini yerine getirmekten uzak olmasının temel nedeni de budur. Ve beyinlerdeki bu örtü sadece dinle sınırlı değildir. Irkçılığı, şovenizmi ve sermayeciliği dogma haline getirmiş, mutlaklaştırmış ve ona itaat eden de önemli bir kesim vardır. Bu kesimin de bilim ve üniversite ile çelişkileri dini dogma haline getirmiş olanlardan daha az değildir.


O halde, öncelikle üniversitede türbanı savunmamak gerekir ama en az türbanla simgeleşen dogmalar kadar üniversitenin işlevlerini engelleyen diğer örtülü beyinlerle de mücadele etmek gerekir. Öte yandan, türban konusunda düşünürken sadece türbana karşı çıkmak yerine, türbanın ve onun temsil ettiği düşüncenin son 30 yılda böylesine yaygınlaşmasının nedenlerine de bakılmalıdır. Zira türban talebinin böylesine yoğunlaşması sadece bir sonuçtur. İnsanları dine yönelten en temel etken bu dünyadan umutların kesilip, diğer dünyadan beklentilerin artmasıdır. Bu dünyada umutları tüketen ise özgürlükçü düşünce ortamının baskılanması ve bu baskı ortamından faydalanılarak toplumun geniş kesiminin haklarını elinden alıp, onları açlığa, yoksulluğa, işsizliğe iten politikalardır. Sermayenin çıkarları doğrultusunda oluşturulan bu politikalar sorgulanmadan Türkiye’de irtica ve de türban konusunda yapılacak tartışmalar lafı güzaftır.”

Hiç yorum yok: