29 Mart 2013 Cuma

Toplumcu hekim mücadelesi ve Ata Soyer


ÖZGÜRCE
29/03/2013

Geçen hafta (19 Mart 2013) kaybettiğimiz ve Newroz günü sonsuzluğa uğurladığımız Ata Soyer’i yıllardır içerisinde mücadele verdiği TTB, “Türkiye toplumcu hekim hareketinin öncülerinden” diye tanımlıyor. 2000’li yılların başından bu yana TTB’in düzenlediği yaz-güz okullarında, SSGSS’nin yasalaşmasına karşı gerçekleştirilen birçok etkinlikte ve Toplum Hekim Dergisi danışma kurulu toplantılarında Ata Ağabey ile birlikte olduk. Bu eğitim çalışmaları ve toplantılar boyunca onun bir hekim olmanın yanında çok da iyi bir toplum bilimci olduğuna tanıklık ettim. Ata Ağabey sağlık sistemine mesleğin-meslektaşların çıkarları üzerinden değil de sınıfsal bir perspektif içinde toplumsal bir sorun olarak bakmak konusunda TTB içerisinde yalnız değildi. Zaten son yıllarda hızlanan sağlık ve sosyal güvenlik sisteminin piyasalaşmasına karşı mücadele sürecinde bu toplumcu bakış TTB’nin savunduğu politikalara ve eylemliliklerine de doğrudan yansımıştır.
Bireysel çıkarların her şeyin üzerinde tutulduğu; sağlığın metalaştırılarak hekimler için daha fazla gelir olanakları sunuluyor(muş) gibi gösterildiği bir dönemde hekimlerin meslek örgütünün -hekimliğin tüccarlık ya da sağlık pazarlamacılığı olmasını değil de- toplumcu bir anlayışı savunması hiç de kolay değildir. Keza bu süreçte TTB gerek bir kısım üyelerinden gerekse siyasi iktidardan gelen birçok tepki ve baskıya rağmen bu anlayışı devam ettirmiştir.   
TTB’nin tüm tepki ve baskılara rağmen toplumcu yaklaşımını sürdürmesinde TTB içinde kurulan ve Ata Soyer’in de büyük önem verdiği ve öncülük ettiği komisyon ve kollarda (İnsan Hakları Kolu, Halk Sağlığı Kolu, Özlük Hakları ve Sendikalaşma Kolu, Sağlık Politikaları Çalışma Grubu vb) yapılan çalışmaların büyük katkısı vardır. Bu komisyon ve kolların yürüttüğü faaliyetler içerisinde gerek sağlık sistemi gerekse hekimlik mesleği sınıfsal bir perspektifle ele alınmaktadır. Özellikle genç hekimlerin katıldığı bu eğitim çalışmalarının sınıfsal içeriğini bugün sınıf örgütü olması gereken sendikaların hemen hiçbirinin eğitim çalışmasında bulabilmenin mümkün olmadığını da bu vesileyle belirtmek gerekir.
Ata Soyer’in yaşamının önemli bir bölümü Türkiye’de çok geniş toplum kesimlerinin sağlık ve sosyal güvenlik başta olmak üzere sosyal haklarının ortadan kaldırıldığı; emekçilerin işsizliğe, güvencesiz çalışmaya terk edildiği; doğanın hızla tüketildiği; Kürtlerin, Alevilerin, azınlıkların yok sayıldığı bir dönemde geçti. O da bu dönemdeki diğer muhalifler gibi bunun bedelini kendi yaşantısı içerisinde ödedi. Ama baskının, şiddetin en yoğun olduğu dönemlerde dahi yılmadan orta sınıfı temsil eden bir meslek örgütü olan TTB içinde işçi sınıfının bilinci ile mücadele etti. Sonuçta Ata Soyer ve birlikte mücadele ettiği arkadaşları sayesinde bugün TTB, -dünyada bir hekim örgütü için benzerine çok az rastlanır biçimde- Türkiye’de emek ve demokrasi mücadelesinin önemli bir aktörü haline geldi. Hem de sendikaların sınıftan ve mücadeleden iyiden iyiye koptuğu, diğer meslek örgütlerinin ise mesleki çıkarlar ile toplumsal çıkarlar arasında ikilemde kaldığı bir dönemde.
Sözün özü: Sermayenin insanı, emeği, doğayı sınırsız biçimde sömürdüğü ve orta sınıfların da giderek proleterleştiği bir dönemde Ata Soyer’in bir meslek örgütünü sınıfsal bir perspektifte mücadeleye yöneltme anlayışı ve çabası son derece önemlidir. Zira böyle bir dönemde sınıf perspektifine sahip olmadan ne bireysel ne de mesleki çıkarları savunmak mümkün olabilir.
Mücadelesi sadece hekim mücadelesine değil, Türkiye’de emek ve demokrasi mücadelesi veren herkese yol gösterecektir. Işıklar içinde yatsın…

Hiç yorum yok: