5 Ocak 2012 Perşembe

Sadece Tetikçileri Cezalandırmak Yetmez...

ÖZGÜRCE
06/01/2012

12 Eylül darbecisi Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya için ağırlaştırıcı müebbet hapis cezası istemiyle iddianame hazırlanmış… Hazırlanan iddianamelerin, açılan davaların sonucu ne olur bilmiyoruz ama 12 Eylül darbecilerinin yargılanma olasılığının ortaya çıkması bile işkence görerek, yakınını kaybederek ya da işinden mesleğinden uzaklaştırılarak darbenin doğrudan mağduru olan kesimler başta olmak üzere demokrasiden, insanlıktan biraz olsun nasibi almış herkesin yüreğinde bir nebze olsun ferahlama yaratmıştır.


12 Eylül darbesi, Türkiye’nin toplumsal yapısını köklü biçimde değiştiren son derece kanlı bir müdahaledir. Ama bu müdahale sadece bugün fail olarak görülen TSK’nın en üstündeki 5-10 üst rütbeli askerin inisiyatifinde gerçekleşmemiştir. 12 Eylül darbesi uluslararası sermayeyi temsil eden kurum (DB, IMF gibi) ve ülke (ABD gibi) yönetimlerinin de desteğiyle Türkiye sermaye sınıfının emekçi sınıflar üzerinde mutlak tahakkümünü sağlamak üzere gerçekleştirilmiştir. Türkiye’deki sermaye çevreleri de (TİSK, TÜSİAD gibi) darbeyi teşvik etmiş, desteklemiş ve hatta yönlendirmişlerdir.

12 Eylül darbesinin gerçek nedeni, Türkiye’nin küresel kapitalizme entegrasyonunu sağlamaktır. Bu sürecin teknik mimarı 24 Ocak 1980 kararlarının hazırlayıcısı Turgut Özal’dır. Özal 12 Eylül darbesine kadar MSP’den milletvekili adayı olmuş, MESS başkanlığı, Sabancı Holding’de yöneticilik, Dünya Bankası’nda uzmanlık ve Başbakanlık Müsteşarlığı yapmıştır. 12 Eylül darbesiyle birlikte işçi sınıfı baskı altına alınarak 24 Ocak kararlarının uygulanma koşulları fiilen oluşturulmuş ve ekonomi yönetiminin başına da darbe hükümetinin başbakan yardımcısı olarak Turgut Özal getirilmiştir. 1983 seçimleriyle birlikte geçilen “sözde” demokrasi sürecinde de Özal, kurduğu ANAP’ın başında, Başbakanlık koltuğuna oturmuş ve 1989’da başlayan işçi hareketleriyle birilikte iktidarının sallanması üzerine kendisini Cumhurbaşkanlığı koltuğuna atmıştır. Ancak Cumhurbaşkanlığı da Özal’ı işçilerin dilinden kurtaramamıştır. İşçilerin “Çankaya’nın şişmanı işçi düşmanı” sloganıyla sık sık yad ettikleri Özal, 1993 yılında vefat etmiştir.

Özal’ın vefatının ardından Tansu Çiller sonra da Tayyip Erdoğan, Özal’ın mirasını devralmış ve Türkiye’nin küresel kapitalizme entegrasyon sürecini devam ettirmişlerdir. Entegrasyon sadece uygulanan ekonomik politikalara yansımamıştır. Emekçi sınıfların sosyal haklarının ortadan kaldırılması ve yoksullaştırılması anlamına gelen entegrasyon sürecinde toplumsal muhalefete meyil edebilecek tüm toplum kesimleri (emekçiler, Kürtler, öğrenciler, Aleviler vs.) üzerinde de 12 Eylül anlayışıyla baskıya devam edilmiştir.

Bugün bu ülkenin çocukları “kazayla” bombalanmakta; her ay ortalama 55-60 işçi “kazayla” iş cinayetlerine kurban edilmektedir. “Parasız üniversite” talebini dile getiren öğrenciler; yazılmış ya da yazılmamış kitaplar veya haberler nedeniyle gazeteciler; toplumu bilgilendirme görevini yerine getirdiği için akademisyenler; güvenceli bir iş isteyen işçiler yargılanmakta ve/veya aylarca, yıllarca cezaevlerinde tutulmaktadır. Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik hak olmaktan çıkarılmış; günde 2-3 simit karşılığı ücrete iş bulan şanslı sayılır hale gelmiştir. Tüm bunların anlamı 12 Eylül darbe koşullarının devam ettiğidir.

Daha açık bir ifadeyle 12 Eylül darbe koşulları aradan geçen 32 yıla rağmen henüz ortadan kalkmamıştır. 12 Eylül darbesi varlığını halen devam ettiren bir bütünlüklü sürecin hem sonucu hem de başlangıcıdır. Bugün darbeci olarak yargılananlar bu süreçte fiilen şiddet uygulayan tetikçilerdir. Kanlı bir darbenin sorumluları elbette en ağır biçimde cezalandırılmalıdır. Ancak sadece onların cezalandırılması, 12 Eylül darbesiyle hesaplaşmak için yeterli olmayacaktır. 12 Eylül darbesiyle gerçekten hesaplaşmak isteniyorsa, darbeyi teşvik eden ve destekleyen küresel ve ulusal sermayenin, bunları temsil eden örgütlerin ve darbeye gerekçe olan entegrasyon sürecinin uygulayıcılarının da bu hesaplaşma sürecine katılması gerekir. Sadece tetikçilerin cezalandırılması, 12 Eylül darbesinin üzerinin örtülmesinden başka hiçbir işe yaramayacaktır(!)

Hiç yorum yok: