1 Eylül 2015 Salı

FORUM: Barışı kazanmak için ne yapmalı?

'Her şeyden önce savaşın nedenleri ortadan kaldırılmalı'
 (Evrensel Gazetesi 31/08/2015)

Savaşın sona erip, kalıcı barışın kazanılabilmesi için her şeyden önce savaşın nedenlerinin ortadan kaldırılması gerekir. Tarihsel olarak bakıldığında savaşların hemen tümünün ekonomik nedenlere dayandığı görülür. Egemen güçler, egemenlik alanlarını genişletmek ya da egemenliklerini kaybetmemek için savaşları bir araç haline getirmiştir. Örneğin kapitalizm öncesinde savaşlar; değerli mallara el koymak, yeni topraklar elde etmek, vergi almak için yapılırdı. Kapitalizmde ise savaşlar sermaye birikiminin ve burjuvazinin egemenliğinin aracı olmuştur. Özellikle sanayi devrimi sonrasında, artan rekabet ortamında ulusal sermayelerine üstünlük kazandırmak isteyen devletler bir taraftan çevre ülkeleri sömürge haline getirerek ucuz hammadde, ucuz enerji kaynakları ve ucuz emek gücüne sahip olmak ve yeni pazarlar elde etmek için savaşlar çıkartırken; öte taraftan da diğer sanayileşmiş ülkelerle paylaşım savaşlarına girişmişlerdir. Ayrıca kapitalizme özgü ulus devletlerin inşa süreçlerinde; ekonomik ve siyasi krizler nedeniyle hoşnutsuzluğun arttığı, sistemin sorgulandığı dönemlerde de yine savaş yoluna başvurulmuştur.

Ekonomik ve beraberinde de siyasi hegemonya alanını genişletmek ya da korumak için kullanılan savaşları çıkartan ve yönlendiren daima burjuvazi ve onun çıkarlarını temsil eden siyasi aktörler olmuştur. Savaş, sermaye ve onun çıkarlarının temsilcisi olan küçük bir kesime hizmet ederken, savaşın bedelini ödeyenler (Savaşan taraflardan hangisi kazanırsa kazansın) daima bunlar dışında kalan toplumun geniş kesimleridir.  Kapitalizmin “barış” zamanında sömürdüğü, yoksullaştırdığı ve çoğunluğunu emekçi, küçük esnaf, zanaatkar ve çiftçilerin oluşturduğu kesimler, savaş zamanında da gerek doğrudan cephede canlarını vererek, gerekse savaşın yarattığı yıkımın sonucunda daha da yoksullaşarak savaşın bedelini ödeyen taraf olmuştur.Yani kapitalizmde savaşı, sermaye sınıfının çıkarlarına hizmet eden ama bedelini yoksulların, emekçilerin ödediği ekonomik bir faaliyet olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır.

7 Haziran'dan sonra savaş (yeniden) neden başladı?
Türkiye’de Kürt sorunu ve bu sorunun demokratik yollardan çözül(e)meyip bir savaş durumunun ortaya çıkması da diğer savaşlar gibi sınıfsal içeriğe sahiptir ve nedenleri ekonomiktir. Kısaca hatırlarsak Kürt sorununun kökenleri, Osmanlının dağılmasının ardından kapitalizme eklemlenmeye çabalayan Türkiye’nin ulus devleti inşa sürecine dayanmaktadır. Trakya, Anadolu ve Mezopotamya toprakları üzerinde inşa edilen ulus devlet, Türk milliyetçiliğine dayanmış, bu topraklarda yaşayan diğer halkları dışlamış, ötekileştirmiş, Türk kimliğini kabule zorlanmış ya da zorla göç ettirmiştir. Buna karşı çıkanlar baskı altına alınmış ve şiddete maruz kalmıştır. Türkiye’nin ulus devleti inşa sürecinde kimliksizleştirilme ve asimilasyon politikalarına karşı sesini en çok yükselten Kürtler olmuştur. Bu nedenle de Kürtler, 20. yüzyılın başından bu yana birçok kez baskıya, şiddete maruz kalmış, Kürdistan ekonomik olarak geri bırakılmıştır. 12 Eylül darbesi sonrasında Kürtlere yönelik şiddet iyice artmış; bunun üzerine kültürel ve siyasal haklarıyla birlikte eşit yurttaşlık isteyen Kürtler silahlı mücadeleyi de içeren bir hareket başlatmıştır. Bu (Çatışmasızlığın olduğu kısa aralarla birlikte) yaklaşık 35 yıldır süren bir savaşın da başlangıcı olmuştur. Savaşta 40 bin dolayında Türk ve Kürt yaşamını yitirmiş, on binlerce Kürt özgürlüğünden yoksun bırakılmış, milyonlarca Kürt yaşamını sürdürecek bir gelir elde etmenin olanakları kalmadığı için yerini yurdunu bırakarak göç etmek zorunda kalmıştır.

2013 Newrozu’nda ilan edilen müzakere süreciyle birlikte silahların karşılıklı olarak susması, barış ortamının sağlanması için bir fırsat yaratmıştır. HDK ve HDP tüm bileşenleriyle birlikte bu fırsattan yararlanarak halklar arasındaki düşmanlığı sona erdirip, Kürt halkının demokratik taleplerini esas alan bir perspektifte barışın, kardeşliğin tesis edilmesi için çaba harcamıştır. 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin aldığı yüzde 13 oy sınırlı da olsa bu çabanın karşılık bulduğunu göstermiştir. Ancak egemenliğini halkları düşmanlaştırmak üzerine kurmuş olan ekonomik ve siyasi erk, kardeşleşme ve barış çabalarının toplumda karşılık bulmasını bir tehdit olarak algılamış ve savaşı yeniden başlatmıştır.

7 Haziran’da bir avuç sermayedarın ve siyasetçinin çıkarları için başlayan savaşın diğer savaşlar gibi sınıfsal içeriği açıkça görülmektedir. Kürtlerin en temel insan hakları içerisinde kabul edilmesi gereken siyasal ve kültürel haklarını, eşit yurttaşlık taleplerini vermemek için yeniden başlatılan savaşta, cepheye sürülenler yine ataması yapılmadığı için polis olmak zorunda kalmış öğretmenler, iş bulamadığı için uzman çavuş olmuş emekçiler ve parası olmadığı için bedelli askerliğin bedelini canıyla ödemek durumunda kalan yoksullardır. Toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan bu kesimler savaşın bedelini sadece canlarıyla ödemekle de kalmamaktadır. Zira savaş, aynı zamanda demokrasinin ortadan kalkması anlamına da gelmektedir. Savaş koşullarında işçiler, emekçiler, kadınlar, çevre savunucuları en temel taleplerini dahi dillendirebilecekleri demokratik koşullardan yoksun kalır; sömürü ve baskı daha da artar. Kamu bütçesinde eğitime, sağlığa, sosyal güvenliğe ayrılması gereken kaynaklar savaşa ayrılır ve yoksulluk daha da derinleşir.

Sonuç olarak, 7 Haziran’da yeniden başlayan savaşın gerçek nedeni Kürt halkının en temel insan haklarını içeren siyasal ve kültürel taleplerinin yerine getirilmemesidir. Kürt halkının bu taleplerinin, savaşın bedelini ödeyen Türkiye’nin emekçi, yoksul, ezilen halkının çıkarlarıyla çelişen hiçbir tarafı yoktur. Kürtlerin ana dillerinde eğitim alması eşit yurttaşlık haklarına sahip olmaları, Trakyalı, Egeli, Karadenizli emekçinin, köylünün hiçbir hakkını ortadan kaldırmayacaktır. Aksine Kürt sorununun demokratik çözümü Türkiye’nin her yanında demokrasinin gelişmesini sağlayacak ki bu da işçinin, köylünün, esnafın sofrasındaki ekmeği büyütecek, çalışma ve yaşama koşullarının daha insanca olmasını sağlayacaktır. Kalıcı bir barışın kazanılmasının yolu, savaşın gerçek nedenlerinin topluma anlatılması ve savaşın nedenlerinin ortadan kaldırılması için topyekün bir mücadeleye girişilmesine bağlıdır.

Hiç yorum yok: