24 Eylül 2008 Çarşamba

Yolsuzluğun A.K.P.'si


ÖZGÜRCE 19/09/2008

AKP, iktidarının altıncı yılını doldururken, yolsuzluk konusunda öyle büyük mesafeler kat etti ki bundan önceki pek çok iktidar partisine dudak ısırttı. Gerçi onlar da yolsuzluk konusunda pek fena değildi ama bu kadarını hayal bile edemezlerdi sanırım. AKP dönemi yolsuzluklarının diğer dönemlerden farkı sadece nicelik bakımından yani sayısal bakımdan değil, nitelik bakımındandır.Yakın tarihi şöyle bir hatırlarsak; 1980 öncesinin yolsuzluklarından akıllarda kalan en önemli yolsuzluklar Adalet Partisi döneminde Demirel’in akrabaları tarafından gerçekleştirilmişti. 12 Eylül darbesi sonrasında yolsuzluklar konusunda büyük bir gelişme kaydedildi. Hem darbe hükümeti döneminde hem de ANAP’lı yıllarda Türkiye yolsuzluklar konusunda kendisini kat be kat aştı. 1990’ın Çiller’li, Mesut Yılmaz’lı koalisyon yıllarında da yine yolsuzluk rekorları kırıldı. Bu dönemde bir taraftan yolsuzluk yapılırken diğer taraftan da yolsuzluklar hem yasalar düzeyinde hem de toplum vicdanında “yol” haline yani, meşru hale getirilmeye de başlandı.AKP iktidarının yolsuzluklar konusundaki en büyük şansı kendinden önceki iktidarların yolsuzluğu “yol” haline getirmesi oldu. AKP, kendisinden önceki iktidarların hazırladığı ortam ile içinden geldiği Milli Görüş geleneğinin “hayır” adı altında para toplayarak gerçekleştirdiği yolsuzluk yöntemini bir araya getirmeyi mükemmel biçimde başardı. AKP’nin bu başarısına uluslararası ve ulusal sermayenin de büyük desteği ile uyguladığı yeni liberal politikaların katkısını da göz ardı etmemek gerekir. Zira, bu politikaların gereği olarak sosyal güvenlikten sağlığa; barınmadan eğitime kadar en temel haklar ortadan kaldırılmakta ve toplumun çok geniş kesimleri işsizlikle, yoksullukla ve güvencesizlikle karşı karşıya bırakılmaktadır. Yine bu politikaların gereği olarak devlet, sosyal işlevlerini sermayeye ve sivil topluma aktarmaktadır. AKP, kapitalizmin içinde bulunduğumuz sürecinin bir gereği olarak sunulan bu koşulları maneviyatçı geleneği ile bütünleştirmiş ve vergi – sosyal hak temelinde yürüyen sosyal devlet yapısını İslami anlayışa da uygun biçimde sivil toplum kuruluşu olarak nitelenen tarikat ve cemaatlerin üzerinden yürüyen “sadaka” düzenine dönüştürmüştür. Sosyal devlet yerine geçirilen “sadaka” düzeni içerisinde varlıklılar vicdanlarını rahatlatırken, fukaralaşan toplum kesimleri ise kanaatkâr ve itaatkâr hale getirilmektedir. İslami anlayışa uygun bu düzen içerisinde kapitalizmin sömürü mekanizması en acımasız biçimde varlığını sürdürme olanağı bulmaktadır. İşte tüm bunlar olurken, kapitalizm ile İslami bütünleştirmenin en başarılı örneklerinden birini veren AKP’nin bu “kutsal” görevi yerine getirirken “bal tutan parmağını yalar” misali kendi sermaye birikimini yaratması ve siyasi geleceğini temellendirmeye çalışması AKP’nin bu yolsuzluk tablosunu ortaya çıkartmıştır.

Hiç yorum yok: