25 Ocak 2010 Pazartesi

Türk İş, DİSK, KESK… Karar Verecek: Sermayenin AKP’si mi Emekçinin TEKEL Direnişi mi? -



26.01.2010 

Başbakan büyük oynuyor. Karşısında TEKEL direnişini gerçekleştiren işçiler var. Onlar direndikçe başbakan hakaret yağdırıyor; sadece TEKEL işçisine değil; tüm emeğiyle geçinenlere bu hakaret... Bunu yaparken de işçiyle halkı birbirinden ayırıp karşı karşıya getirmeye çalışıyor.

Başbakanın oynadığı oyun büyük olduğu kadar tehlikeli de; adeta Rus ruleti gibi. Ya işçinin direnişini kıracak ya da kendisi kırılacak. Dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir dönemde ne kadar göstermelik olursa olsun parlamenter demokrasinin seçimiyle gelen bir hükümet toplumun çok önemli bir bölümünü oluşturan emekçi kesime bu kadar açıktan saldırmamıştır. Genellikle yapılan AKP hükümetinin bugüne kadar yaptığı gibi işçinin emekçinin yanında görünüp onun emeğini, sosyal haklarını gasp etmektir. Oysa başbakan son zamanlarda bu sömürüyü ve hak gaspını açık açık yapmakta ve emekçilerin bunu kabullenmesini sağlamaya çalışmaktadır.

O zaman da akıllara şu soru gelmektedir: AKP, siyaseten yok olmayı göze almak pahasına neden işçiye, emekçiye ve dolayısıyla demokrasiye öldürücü darbeyi vurmak anlamını taşıyan bu yola başvurmaktadır?

Sorunun cevabını birkaç yönden ele almak gerekir. Her şeyden önce AKP, 7 yıldır sermayeyi, ABD’yi, AB’yi temsilen uyguladığı emek karşıtı politikalarla toplum nezdinde güvenilirliğini büyük ölçüde kaybetmiştir. İktidarını sürdürebilmesinin tek yolu temsil ettiği kesimlerin çıkarlarını ölesiye savunmaktır. Hal böyle olunca da karşımıza emeğe, demokrasiye cepheden tavır alan AKP çıkmaktadır.

AKP’nin emek ve demokrasiye karşı tavrını örtmek üzere destek, darbe tehditlerinin gündeme gelmesiyle büründüğü “mazlum” rolünden gelmektedir. AKP, sürekli gündemde tutulan darbe iddialarının mazlumu rolünde TEKEL ve diğer işçi direnişlerini kırarak Türkiye’deki tüm emekçileri açlığa, yoksulluğa ve derin sömürüye sürüklemek istemektedir.

Şunu belirtmek gerekir ki, AKP’nin TEKEL direnişini kırması sadece emekçilerin açlığı, yoksulluğu ve sömürüsü ile sınırlı kalmayacaktır. Buradan alacağı güçle AKP, ABD’nin Orta Doğu’daki saldırı planının da etkin bir parçası olarak tüm toplumu sonu belli olmayan savaşlar içerisine sürükleyebilecektir. Diğer bir söyleyişle TEKEL direnişi, TEKEL işçisinin ötesinde işçisiyle memuruyla, işsiziyle tüm emekçi kesimlerin direnişi olmayı da aşmış Türkiye’de büyük sermayenin ve AKP iktidarının yakın çevresi dışındaki 70 milyonu aşkın insanın geleceğini belirleyecek bir mücadele haline dönüşmüştür.

Türkiye’deki işçi ve kamu emekçi konfederasyonları 21 Ocak’ta aldıkları kararla 26 Ocak 2010’a yani bugüne kadar hükümete zaman tanımıştır. AKP hükümetinin TEKEL işçisiyle bugün de uzlaşmaması halinde “genel grevi” gündeme getirecekleridir. Ama gelin görün ki bu kararı alan konfederasyonlardan biri olan Memur Sen’in 25 Ocak’ta düzenlediği “Uluslararası Demokrasi Kongresi”nin baş konuğu olan başbakan, son derece “anti-demokratik” biçimde emekçilere yönelik tehditlerini yenilemiştir. Ve ne ironiktir ki Memur Sen’in yönetici ve üyeleri başbakan’ın bu konuşmasını alkışlamıştır. Yine aynı gün Maliye Bakanı, özelleştirilen işyerlerindeki işçilerine ve bu arada TEKEL işçisine de “merhamet edip” 4C’ye alarak hata yaptıklarını açıklamıştır.

Memur Sen yönetimi Başbakan’ın emek düşmanı söylemlerini alkışlarken, Hak İş’te 26 Ocak’ta yapılacak toplantıya katılmama kararı almıştır. Böylece AKP yandaşlığıyla “sarı” olma sıfatını çoktan hak eden bu iki konfederasyon 21 Ocak toplantısına katılarak şaşkınlık yarattığı emekçilere kendi bildikleri yolda olduklarını bir kez daha göstermişlerdir. Konfederasyonların kendisine 26 Ocak’a kadar zaman tanınmasının ardından AKP hükümetinin takındığı sert tutumda Hak İş, Memur Sen ve hatta Türk İş yönetimindeki AKP yanlılarının direnişi içerden kırmak konusunda verdikleri teminatın da etkili olduğu bir söylenti olarak kulaklarda çınlamaktadır.

Sonuç olarak; 21 Ocak’ta 6 konfederasyon 26 Ocak’a kadar hükümet TEKEL işçileri için bir adım atmazsa “genel grev” kararını da içeren bir mücadele programı belirleyeceğini açıklamıştır. Hala hazırda Memur Sen ve Hak İş’in nihai karar içinde olmayacakları bellidir. Bunun dışındaki Türk İş, DİSK, KESK ve T. Kamu Sen’in Ankara sokaklarında çınlayan “genel grev, genel direniş” kararını vermeleri beklenmektedir. Eğer beklenen bu karar çıkmaz ve AKP’nin TEKEL direnişini kırmasına yol verilirse, beklenen bu kararı vermeyen sendika(cı)lar sadece Türkiye emek hareketine bir darbe vurmuş olmayacak, Türkiye’nin geleceğinin karartılmasında AKP ile simgeleşmiş olan sermayeyle ortaklık etmiş olacaklardır.

Hiç yorum yok: