14 Nisan 2009 Salı

Türkel Hoca ve Dalganın 12.si…




14/04/2009
Sivil toplumculuğa oldum olası karşıyımdır. Çünkü sivil toplumculuğun, toplumu siyasetten uzak tutmanın, toplumu edilgen hale getirmenin bir aracı olduğunu düşünürüm. Kapitalizmin sınıflı toplumunda herkes üretim süreci üzerinden belirlenen bir sınıfa aittir. Bireylerin toplumsal düzen içindeki rolü ve işlevi ait oldukları sınıfın diğer sınıfla olan güç ilişkisine yani siyasi mücadeledeki yerine bağlı olarak belirlenir. Sivil toplum tanımlaması içerisinde bireyler ve onların oluşturdukları toplum kesimleri siyasetten uzaklaştırılır ve karşı sınıfın tahakkümü altına girmiş olur. Sivil toplum örgütlerinin (STÖ) soğuk savaş döneminde ve sonrasında kapitalizmin çevre ülkelerdeki propaganda aracı olarak gördüğü ve görmekte olduğu işlev, bu konudaki düşüncelerimi daha da netleştirmiştir.
İki ayı biraz aşan bir süre önce kaybettiğimiz çok sevgili hocamız Türkel Minibaş, bilindiği gibi bir STÖ olan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkan Yardımcısıydı. Ve eğer yaşamda olsaydı, bu görevi nedeniyle Ergenekon denilen operasyonun 12. dalgasında “darbe yapmaya teşebbüs” suçlamasıyla dün gözaltına alınmış olacaktı.
Türkel Hocayla birkaç kez sivil toplumculuk ve STÖ’ler üzerine düşüncelerimi paylaşmış, STÖ’ler üzerinden yürüyen eğitim ve benzeri diğer hizmetlerinin sermayenin “sosyal sorumluluk” adı altında kendilerini meşrulaştırdığı görüşünde olduğumu söylemiştim. O da bir STÖ yöneticisi olarak, tüm bu düşüncelerime katıldığını ama içinde bulunduğumuz ortamda olanağı olmayan tek bir çocuğu bile okutabilmenin çok önemli olduğunu söylemişti. Türkel Hoca açıkça söylememişti ama söylediklerinden devletin boş bıraktığı bu alanları STÖ maskesine bürünmüş tarikatların, cemaatlerin doldurduğunu; onlarla yine onların yöntemiyle mücadele etmek gerektiğini düşündüğü sonucunu çıkartmıştım.
Dün sabah Türkan Saylan Hocanın evinde ve tüm ÇYDD’lerde arama yapıldığı ve daha sonra da ÇYDD yöneticilerinin gözaltına alındıkları haberini duyunca Türkel Hocayı ve onunla bu konuda yaptığımız sohbetler düştü aklıma...
Sonra, sistemin işine geldiğinde Deniz Feneri, Açık Toplum Enstitüsü ve türlü türlü adlarla kurulu STÖ’lerle kendi siyasi emellerini nasıl meşrulaştırdığını; ama işine gelmeyen STÖ’leri de nasıl “siyasi” kabul edip, terör örgütü yerine koyduğunu düşündüm…
Sonra, daha birkaç gün önce Kenan Evren’in Çankaya Köşkünde Cumhurbaşkanı Gül’ü ziyaretini ve gazetelere yansıyan samimi görüntüleri ile yaşasaydı “darbeye teşebbüs” ile suçlanacak olan Türkel Hocayı bir araya getirmeye çalıştım aklımda…
Nurlar içinde yatsın sevgili Türkel Hoca, keşke görseydi bu günleri eminim çok gülerdi, dalgasını geçerdi 12. dalgayla…

Hiç yorum yok: